Aradan iki gün geçti, evde yine sıkılmıştım. Öğlen çıkıp arkadaşlarla buluştum, akşam 8-9 gibi eve döndüm. Kapıyı anahtarla açtım. Kapıyı açtığım gibi yine yoğun bir sigara kokusu vardı. Hemen dolaba baktım, bir erkek ayakkabası vardı. İçeri hızlı adımlarla gittim, içeriden kahkaha sesleri yükseliyordu. İçeri baktığımda kız kardeşim, annem ve Cengiz Bey vardı. Tepemin tası atmıştı; annemi uyarmıştım, yine lafımı dinlememişti. Bu görüntü karşısında iyice çıldırdım. Annemin üstünde tek parça etekli elbise vardı, kız kardeşim klasik taytlı, crop üst giysi giymişti. Annem bacak bacak üstüne atmış, elinde sigara, karşısında da Cengiz Bey, önlerinde kahve, onun elinde de purosu vardı. Adamın bizim evimize gelip bu kadar rahat davranması benim ayarımı bozmuştu. Normalde babam evde sigara içecekken bile annem sürekli balkona yolluyordu, babamı evde sigara içirtmiyordu. Şimdi ise Cengiz Bey bacak bacak üstüne atmış, koltuğa iyice yayılmış, keyifle purosunu içiyordu. İçtiği puro da leş gibi kokuyordu. Ya kız kardeşime ne demeli, annemin yaptığı işe çanak tutuyordu.
Sinirli gözlerle anneme baktım, mutfağa gelmesini işaret ettim. Annem mutfağa geldi.
- Ne dedim ben, anne? Bu adam niye evde?
- Annem: Güzellik merkezinin tanıdığı vardı, onun kartını vermeye gelmiş.
- Numarasını verebilirdi, illa eve gelmesi mi gerek?
- Annem: Adamıma ayıp olur, o kadar yardımcı oldu. Ne yapsaydım, "Yok, gelme" mi deseydim?
- Evet, deseydin anne, parası neyse verirdik.
- Annem: Çıkar, ver o zaman bana. Hem solaryuma gideceğim, hem de lazer epilasyona.
Tabii, bende para olmadığını biliyordu. Annem damarıma damarıma basıyordu, pek ses edemedim.
- Annem: Tek ben değil, kız kardeşin de olacak. Onunki ücretsiz olacak, ikimiz gideceğiz, tek ücret ödeyeceğiz. Adam o kadar ilgilenmiş, yardımcı olmuş. Ne diyeyim şimdi adama, "Oğlum seni istemiyor, kalk evden git" mi diyeyim?
- Tamam, bu seferlik son, anne. Daha bu adamı veya bir başkasını evde görmek istemiyorum.
İçeriden Cengiz Bey sesleniyordu.
- Cengiz: Ömer, gel otur, konuşalım. Seninle hiç sohbet etme fırsatımız olmadı.
Ben içeri geçip sadece "Hoş geldin" diyebildim. Sonrasında başımın çok ağrıdığını, biraz gidip uzanacağımı söyledim. Kendi odama geçip yatağıma uzandım. İçeriden bizimkilerin kahkaha sesleri geliyordu; hem annemin hem de kız kardeşimin. Aradan 2 saat sonra Cengiz Bey kalkıp gitti. O gittikten sonra ben odadan çıktım, sinirli gözlerle kız kardeşimle anneme bakıyordum.
İki gün sonra babam eve geldi, her şey gayet normaldi. 1-2 gün babam evde kaldı, tekrardan İstanbul'a gideceğini söyledi. Bu sefer 15 gün orada kalacaktı. Duruma göre bana hazırlıklı olmamı söyledi, beni yanında götürmek istiyordu. İlk başlarda kabul edecektim, sonra evdekileri düşününce babama yalan söyledim.
- Baba, şu an konuştuğum bir yer var, oradan haber bekliyorum. Eğer olursa oraya başlayacağım, sen yine de beni garanti olarak düşünme, bir boşluk olursa başkasını al.
- Babam: Oğlum, delirdin mi? Ne güzel, babanın yanında işe başlatacağım seni.
- Anlıyorum baba ama biraz torpil muhabbeti olmasını istemiyorum, sonuçta sen benim babamsın.
- Babam: Olsun, baban olunca ne oluyormuş, kimler kimler var, akraba baba-oğul kardeşi olarak çalışan. 15 güne haber edeceğim, kendini ona göre hazırla.
- Tamam baba, diyebildim Sadece. Evdeki olayları babama anlatamadım. Aradan 2 gün geçti, annem evi dip bucak temizliyordu, çok da güzel yemekler yapmıştı.
- Hayırdır anne, evi temizlemişsin, bir de çok güzel yemekler yapmışsın, misafir mi gelecek?
- Annem: Evet, akşama misafir var.
- Kimler geliyor?
- Annem: Harun amcanlar ile Cengiz Bey.
- Anne, ne demiştim ben sana?
- Annem: Harun amcan ailesi ile birlikte geliyor.
- Ya Cengiz Bey, odamı ailesiyle geliyor.
- Annem: Yok, o da Harun amcanla birlikte geliyormuş.
- Ailesi ile gelecekse gelsin, tek başınaysa gelmesin.
- Annem: Üfff, Ömer, çok darlıyorsun beni. Git, Harun amcanla konuş, anlat derdini O zaman. Aynur yengen bize gelecekmiş, Cengiz Bey de onlarlaymış. Ne diyim, o adam gelmesin mi diyeyim? Hem sen bu adama niye bu kadar taktın, anlamadım.
- Ben adama takmadım anne, sen tek başına evde bir kadınsın, kız kardeşim de var, hiç oluru var mı?
- Annem: Sen varsın ya evde, erkek olarak o kadar reislik taslıyorsun. Geçen adam buradaydı, odadan çıkmadın. Madem evin erkeğisin, baban yokken o zaman yanımızda oturursun.
- Üfff, anne, anlamıyorsun. Her neyse, ne bok yiyorsan ye, bir şey demiyorum. İlla gidip babamamı anlatayım.
- Annem: Git, anlat babana. Baban bilmiyor sanki. Babana söyledim, bugün Harun ile Cengiz Bey geleceğini. Baban ne dedi biliyor musun peki?
- Ne dedi?
- Annem: Hanım, şu an işlerim çok iyi. Ben olmasam bile sen onları iyi ağırlarsın dedi. Benim saftirik oğlum da burada bir çuval inciri berbat etmek istiyor. Kendi kendine kıskançlık triplerine girmiş. Babanın haberi olmadan eve adam aldığımı mı sanıyorsun sen?
Annem ne kadar doğru, ne kadar yanlış konuşuyordu bilmiyordum. Hem babamla konuşsam bile, nasıl anlatabilirdim ki bu olayı? Her neyse diyip odama geçip biraz bilgisayarla takıldım. Akşam olmuştu, Cengiz Bey ile Harun amca gelmişti. Yemekler yenmiş, çaylarımızı içip tatlılarımızı yemiştik. Gençler olarak ayrı odaya geçtik, doğruluk cesaret veya Uno kartları oynayıp takılıyorduk. Odadan kalkıp mutfağa doğru gittim. İçeriye baktığımda Cengiz Bey, annem, Harun amca ve Aynur yenge sohbet muhabbete devam ediyorlardı. Ellerinde alkol şişeleriyle gülüp eğleniyorlardı.
Mutfakta içecek ve çerezleri alıp tekrar odaya döndüm. Tekrar kalkıp bu sefer lavaboya gidecektim. Mutfaktan annemin sesini duydum; elinde boş tabaklar ve bardaklar vardı, bulaşık makinesini açmış, onları yerleştiriyordu. İçeride Aynur yenge ile Harun amca yarı baygın oturuyorlardı, alkolün etkisi iyi bastırmış olmalıydı. Cengiz Bey ise sırtı bana dönük mutfak sandalyesine oturmuş elinde purosu ile, annemle konuşurken arkadan annemi izliyordu. Annemin altında taytı vardı; annem ile kız kardeşim genelde tayt giymeyi severlerdi.
-Cengiz: Ceyda, güzellik merkezine gidiyor musun?
-Annem: Evet, evet gidiyorum.
-Cengiz: Nasıl, memnun musun?
-Annem: Hem de çok memnun, çok teşekkür ederim tekrardan.
-Cengiz: Ne demek, farkı belli oluyor mu? Bikini izi geçti mi?
-Annem: Evet, evet, beklediğimden hızlı oldu, bronzlaştım resmen, solaryum iyi geldi.
Kapı ucundan annem ile Cengiz’i gözetliyordum. Annem taytın kenarını sıyırıp Cengiz Bey’e gösteriyordu, bikini izi gitmiş diye.
-Cengiz: Lazerde de başladınız galiba, tüyler gitmiş gibi.
-Annem: Evet, ilk önce lazer yapıyorlar, sonra solaryuma giriyorum.
-Cengiz: Lafımı yanlış anlamayın, özel bölgelerde bir sıkıntı olmadı değil mi?
-Annem: Aslında ilk başta şüpheliydim ama çalışan hanfendi çok iyi ilgilendi, gayet beklediğimden iyi oldu.
Cengiz, "Ağzımla görmeyi çok isterdim" gibi mırıldandı.
-Annem: Nasıl, anlamadım.
-Cengiz: Yaz, daha yeni başladı, artık rahat rahat bikini giyinebilirsiniz diyorum.
-Annem: Ayy, evet, kıl-tüy problemim olmayacak artık.
-Cengiz: Olsa ne olacak ki, siz zaten baya güzeldiniz, plajda baya iyiydiniz.
-Annem: Çok teşekkür ederim, siz de yakışıklısınız.
-Cengiz: Sağ olun ama bir hafta öncesine kadar yakışıklıdan çok şanslı bir adamdım, şimdi ise şanssızım.
-Annem: O neden?
-Cengiz: Bir hafta önce sizin gibi bir güzelliği bikini içinde görebiliyordum, şimdi yeni halinizle ne zaman görürüm, kim bilir, belki de hiç göremem.
-Annem: Aman Cengiz Bey, ben de bir şey oldu sandım, çok alemsiniz ve çok şakacısınız.
-Cengiz: Yoo, gayet ciddiyim.
-Annem: O zaman bugünün en şanslı adamı olmak ister misiniz?
-Cengiz: Neden olmasın, çok isterim.
-Annem: Zaten ben de sabırsızlanıyordum tekrar tatile gitmek için, yeni halim benim de hoşuma gitmeye başladı. Hem siz o kadar bikini içinde gördünüz beni, ilk gören siz olun ama yorumlamanızı istiyorum.
Diyerek annem taytını aşağıya doğru sıyırdı; içinde siyah bir tanga vardı, önünü dönmüş, vajina bölgesi tüysüz ve pürüzsüz halini Cengiz Bey’e gösteriyordu.
-Cengiz: Vooov, gerçekten harika olmuş Ceyda!
Cengiz Bey elini tam uzatırken anneme seslendim.
İçeri girdiğimde annem hemen üstünü düzeltmişti.
- Annem: Efendim oğlum?
- Bizim evde oyun kartları vardı, nereye koyduk onları soracaktım. Çocuklarla kart oyunu oynayalım dedik.
Annem biraz bayık konuşmasıyla bana cevap verdi, kafası biraz çakır keyif olmuş gibiydi.
- Annem: Bilmiyorum oğlum, en son senin odanda çekmecede gördüm.
Tamam deyip mutfaktan çıktım. Odaya geldiğimde çocuklar "Neredeydin?" diye sordular. Bir bahane uydurup kaldığımız yerden oyuna devam ettik ama aklım hâlâ annemdeydi. Ara ara yerimden kalkıp içeri girip kontrol edip geliyordum. Her şey normal yolundaydı. İçerideki herkes kafası çakır keyif olmuş, kahkaha muhabbet devam ediyordu. O Cengiz şerefsizin leş gibi purosu evin içini kaplamıştı. Her ne kadar sinir olsam da ayıp olur diye bir şey diyemiyordum. Gecenin ilerleyen saatlerinde sonunda kalkıp evlerine gidebildiler. Annem, kız kardeşim Zeynep'ten yardım isteyerek sofrayı, masayı topladı. Sabah olmuştu, kahvaltı masasına ailecek oturduk.
- Annem: Kızım, dün gece ev çok dağıldı, bugün temizleyeceğim, bana yardım eder misin?
- Zeynep: Valla kusura bakma anne, bugün okula gidiyorum, oradan da ders çalışmak için arkadaşlarıma gideceğim.
- Annem: İyi, tamam kızım. Dün gece tek ben yedim içtim, değil mi? Ev perişan olmuş, tek başıma ben mi yapayım.
- Zeynep: Abim yardım etsin sana, okulu da yok, işe de gitmiyor.
- Valla, hiç kusura bakmayın, dün gece ben çağırmadım misafiri, çağıran annemdi. Öncesinde de anneme söyledim ( imalı gözlerle bakıyordum, annem anlamıştı ama Zeynep olayı bilmiyordu). Hiç işim olmaz, birazdan ben de çıkacağım, dışarıda işlerim var.
Annem biraz bozulmuştu imalı şekilde cevap verince.
- Annem: İyi, hadi kahvaltınızı çabuk yapın, çıkın o zaman. Evde de ben rahat rahat temizliğimi yapayım. Temizlik bitene kadar evde kimseyi görmek istemiyorum o zaman.
Zeynep'le biz canımıza minnet diyerek kahvaltımızı yapıp evden çıktık. Bugün Pınar'a sözüm vardı, beraber AVM'ye gidip gezip takılacaktık. Kahvaltı sonrası Pınar ile buluştum. Pınar, yeni çıkan bir komedi filmi vardı, ona gidelim dedi. Beraber AVM'ye gittik.
Film gayet güzel, komikti. Pınar'la buluştuk, birkaç yere baktık, filme girdik. Filmin ilk yarısı bitti, 15 dakika mola verdi derken aradan 2-2.5 saat geçmişti. Telefonum sessizdeydi, mola çıkışı annem 2 kere beni aramıştı. Annemi geri aradım.
-Annem: Alo
-Efendim anne, beni aramışsın 2 kere.
-Annem: He, oğlum, temizlik yaparken banyodaki musluk bozuldu, gelip tamir eder misin diye aradım, su akıtıyordu.
-Anne, şu an sinemadayız, Pınar'la çok acelesi var mı, su çok akıtıyor mu?
-Annem: He, yok, hallettik zaten.
-Hallettik derken?
-Annem: Hallettim işte, gerek kalmadı, bak sen keyfine.
Annem de biraz bana tavırlı şekilde cevap vermişti, içime kuşku, şüphe düştü. "Lan yoksa?" diyerek aklıma direkt Cengiz geldi.
-Pınar: Hayırdır Ömer, bir sorun yok değil mi?
-Ya, annem temizlik yaparken musluğun başını kırmış, su akıtıyormuş. Benim bir eve gitmem gerek, acil. Sen istersen filme kalan yerinden devam et, canım.
-Pınar: Gerek yok aşkım, seninle daha sonra izleriz. Ben de geleyim mi?
-Yok yok, ben bir koşu gider hallederim, gelirim. İstiyorsan sen AVM'de biraz daha gez, takıl, haber ederim ben sana.
-Pınar: Tamam canım.
Pınar'ın yanından ayrıldığım gibi hızlıca eve doğru gidiyordum. Yaklaşık 2-3 saattir evde yoktum. "Ulan yoksa?" diye aklıma kötü kötü şeyler geliyordu ama yok öyle bir şey diye ümit ediyordum. Hızla, kan ter içinde eve geldim. Sessizce evin kapısını açtım. Dolaba baktığımda Cengiz'in ayakkabısını gördüm. Sessizce içeriye baktım, içeride ve mutfakta kimse yoktu. İçimi daha da korku kaplıyordu. "Lan yoksa?" diye içimden geçiyordum. Banyoya yaklaştığımda annemin kahkaha sesleri ve sigara kokusu geliyordu.
Koridorda bir boy aynası vardı. Boy aynasından çapraz baktıgımda banyonun içi görünüyordu. Yavaşça kapıya yanaşıp içeri doğru baktım. Annem ile Cengiz Bey'in sırtı dönüktü. Annem ayakta, üstünde beyaz tişörtü, altında ise gri taytı vardı. Ev haliyle temizlik yapıyordu; üstü biraz salaş vaziyetteydi. Cengiz Bey ise altında siyah pantolon, üstünde beyaz gömleği, ağzında da sigarasıyla annemle sohbet ederek musluğun başını tamir ediyordu. Yaptığı espriler ve şakalarla annemi kahkahaya boğuyordu.
Cengiz Bey'in musluk tamiri bitmişti, üstü biraz ıslanmıştı, annemin de öyle.
-Cengiz: Bu musluk tamam, Ceyda Hanım, başka su akıtan çeşme veya musluk var mı?
-Annem: Yok, Cengiz Bey, çok teşekkür ederim.
-Cengiz: Ne demek, Ceyda Hanım, her zaman hiç çekinmeden arayın, her türlü elimden geldiğince yardımcı olurum.
-Annem: Valla, size de çok zahmet oldu.
-Cengiz: Olur mu öyle şey ya, ne zahmeti?
Cengiz Bey ellerini lavaboda yıkıyordu, annem de etrafı düzeltiyordu. Cengiz Bey banyonun kapısına yöneldi, ben hemen geriye, kendi odama doğru çekildim.
-Annem: Cengiz Bey, üstünüz çok ıslanmış, isterseniz çıkarın, hemen kurutma makinesine atayım, böyle çıkmayın.
-Cengiz: Çok sağ olun, Ceyda Hanım, böyle iyiyim, çok ıslanmadı zaten.
-Annem: Olur mu öyle şey, Cengiz Bey, bayağı ıslanmışsınız, böyle dışarı çıkarsanız hasta olursunuz.
-Cengiz: Hasta olursam, siz de bana yardım edersiniz, ödeşmiş oluruz.
Diyerek bir espri daha yaptı anneme, annem de bunun üzerine bir kahkaha patlattı ama annem, Cengiz Bey'in kıyafetlerini almak için ısrarcıydı.
-Cengiz: Ceyda Hanım, altımda sadece boxer var. Kıyafetlerimi çıkarırsam size karşı mahcup olmuş gibi hissederim.
-Annem: Aaaaa, olur mu öyle şey Cengiz Bey? Hem siz beni bikiniyle gördünüz, ben de sizi şortla. Onunla bunun ne farkı var? İkisi de aynı şey bence. Annem ısrarına devam ediyordu.
-Cengiz: Tamam, öyle olsun. İkna ettiniz beni.
Cengiz, üstündeki gömleğin iliklerini tek tek açıyordu; altında hiçbir şey yoktu. Kıllı göğsü ortaya çıkmıştı, şerefsiz, fizikli, heybetliydi. Spor yaptığı belli oluyordu. Sonra altındaki pantolonun kemerini çözdü. Pantolonunu aşağıya indirirken boxer ile birlikte indirdi. Anlık olarak siki ortaya çıkmıştı boxer'ı geri yukarı çekti. Bence bilerek öyle yaptı ama sonradan anneme "pardon" diyerek geri üstünü düzeltti.
Annem de bu durumu fark etmişti. Şerefsizin siki anlık birkaç saniye gözüksede büyük ve kalın olduğunu görmüştük. Yarı kalkık siki boxer içinde duruyordu. Annem gözlerini oraya çevirdi, Cengiz'den bir atak bekler gibi bakıyordu ama Cengiz'de herhangi bir tık yoktu. Ne olacağını ben de bekliyordum.
- Annem: Cengiz Bey, boxer'ınız baya ıslanmış.
- Cengiz: Sorun değil, o kadar bence.
- Annem: Olur mu? Onu da verin, 5-10 dakikaya çıkar zaten.
Diyerek eliyle Cengiz Bey'in boxer'ını tutup aşağıya çekti. İlk atak annemden geldi. Cengiz'den tepki alamayınca kendini devreye soktu. "Tamam Cengiz, şerefsizine içim sinmemişti, sevmemiştim, kanım ısınmamıştı ama annemde kaşınıyordu."
Cengiz'e ayar olurken annemin yaptıklarına iyice sinir olmaya başladım. Evli, çocuklu bir kadın bunu nasıl yapabilirdi, hem de kendi evinde? Babamın yokluğunu fırsata çevirmişti. Annemin yaptığı bu davranış, Cengiz Bey'e yeşil ışık yakmaktı. Cengiz şerefsizi de boş durur mu? Zaten kendisi şark cambazı.
Cengiz: "Sizin de üstünüz çok ıslanmış, Ceyda Hanım,"
diyerek annemin tişörtünü alttan yukarıya doğru kaldırıp üstünden çıkardı. Annemin içinde sütyen yoktu; olduğu gibi o süt memeleri ortaya çıktı. İkisi de ayakta, Cengiz çıplak, annem ise memeleri ortada, altında gri taytı ile karşısında duruyordu.
Annem Cengizin sikini eliyle kavradı; Cengiz ise annemin dudaklarını ve memelerine yumuldu.
Ayakta sevişmeye başladılar. Cengiz, elini annemin taytının içinden amına soktu.
-Cengiz: "Ceyda Hanım, başka tamir edilecek musluk var mı?" dedim. "Yok," dediniz. "Bu musluk akıtıyor."
- Annem: Demek ki sızdırmaya başlamış, Cengiz Bey. Bunu da tamir edersiniz, değil mi?
- Cengiz: Tabii ki, Ceyda Hanım. Ama buraya yeni başlık değil, tıpa lazım.
Annem Cengiz'in sikini tutup:
- Annem: Bu tıpa biraz kalın olur mu ki?
- Cengiz: Bilmem, denemek gerek. Musluğun içini genişletmek lazım.
- Annem: Genişletin o zaman, Cengiz Bey; nasıl olsa usta sizsiniz.
- Cengiz : O zaman kuru kuru olmaz, biraz ıslatmak gerek,
diyip annemi dizlerinin üstüne çöktürdü.