← Ana Sayfaya Dön

TİKTOK 5

📌 GRUP

Plaja giriş ücretliydi. Plaj içinde sörf tahtaları, şemsiye,ve şezlong almakta ücretliydi. Plaj ücretine, eğer yiyecek içecek servisi alırsanız, giriş ücretinden düşüyorlardı ama belli bir limit sınırı vardı; kişi başı 2.500 TL gibi bir rakam. Bu rakam bizler için hiç sorun değildi, sadece Pınar'ın ailesini maddi olarak zorlayabilirdi. İçeride güzel büfe tarzı yerler vardı. Bizimkiler plajın içinde bir çay bahçesine oturmuş, bizleri bekliyorlardı. Plaj kalabalıktı ama öyle etrafta it çarpulcu tipte birileri yoktu. Çoğu insan rahat ve elit seviyedeydi. Sonuçta işin içinde bir miktar para olunca bu tür vasıfsız insanların sayısı da azalıyordu. Haliyle bizim de gelmemizle "Ne yapalım?" diye kendi aramızda bir plan yapıyorduk. Plajın orta kısmında büyük bir boşluk arıyorduk. Güzel bir yer bulduktan sonra biz erkekler olarak şezlong ve şemsiye almaya gittik. Ücretini ödeyip geri bizimkilerin yanına geldik.

-Zeynep: "Abi, sörf tahtaları da varmış, sörf de yaparız, değil mi?"

-Tabi, yaparız, neden olmasın?

Grup 3'e ayrılmıştı:

Annem, Aynur, Şerife bir tarafa,

Babam, Harun, Hüseyin bir tarafa,

Biz de gençler olarak ben, Ramazan, Meryem, Pınar, Zeynep, Ayşenur, Halil ve Emre beraber yol boyu sohbet ediyorduk.

Gözlerim Pınar'ın ablasının kocası olan Ramazan'a takılmıştı. Karısından çok gizli kaçak kızlara bakıyordu. Karısı biraz daha düzgün giyinmişti ama gruptaki kızlar 21-22 yaşlarında genç çıtırlardı. Aynı şekilde Pınar'ın kardeşi Halil de kız kardeşimin arkasına bakarken birkaç kere yakaladım. Ailecek biraz abazalık vardı. Emre için normaldi bu durumlar çünkü her yaz plaja gelir, üstsüz güneşlenen turistleri veya kızları görürdük zaten.

İlerleyen vakitlerde gençler olarak kendi aramızda denizde yapılabilecek aktiviteleri yaptık, akşama kadar denizin ve güneşin keyfini çıkardık. Bu sırada babam, Harun amca, annem ve Harun amcanın karısı Aynur abla bira almışlar, gölgenin altında yudumluyolardı. Pınar'ın ailesi için bu durum biraz tersti; çok alkol ve içkiyle araları yoktu ama dünür oldukları için pek ses etmiyorlardı. Akşama doğru denizden çıkıp yazlığa doğru geçtik. Herkesin karnı kurt gibi açtı, akşam için ailecek bir barbekü (mangal) yapalım dedik.

Bu sırada Harun amcanın arkadaşı, yazlığın sahibi Cengiz Bey gelmişti. Adamı görünce, hazır kurulu soframıza davet ettik. Yazlık içinde ayrıca teşekkür ettik. Cengiz Bey, ağzı iyi laf yapan adamlardan biriydi. Mangal keyfi, alkol eşliğinde gece saatlerine kadar ilerledi. Sürekli herkes masada Cengiz Bey'in sohbetini dinliyordu. Adam oldukça komikti. Annemle kız kardeşime baktığımda, adama katıla katıla gülüyordu.

Gece artık yavaş yavaş yorulmuştuk, uyuma vakti gelmişti. Çoğu kişi ayakta zor duruyordu. Herkese odalarını paylaştırdık ve uyku için odalarımıza dağıldık. Sabah olmuştu, çok kalabalık olarak tek bir sofra kurduk; 14-15 kişi vardı. Cengiz Bey de bizimle beraberdi. O da İstanbul'da oturuyormuş normalde ama hem İzmir'de hem de İstanbul'da şirketi varmış. Çok sık sık İzmir ile İstanbul arasında gidip gelirmiş. Büyük bir inşaat şirketi vardı. Babam ile Harun Amca, Cengiz Bey'in yanında devede kulak kalıyordu. Biz kendimizce zengindik ama biz kenar mahalle müteahhitiysek, Cengiz Bey'in kocaman gayrimenkul şirketi vardı.

Cengiz Bey'in buraya gelme amacı, 1 hafta sonra eşi ve ailesiyle birlikte güzel bir yaz tatili için hazırlık yapmasıymış. Cengiz Bey'in yazlığında kocaman bir havuz vardı; onun temizliği ve tadilatı olacaktı. 1 hafta boyunca tadilat için burada olacaktı. Bizimkiler ise bu süre zarfında bizimle birlikte tatil için davet ettiler; Cengiz Bey de kabul etti. Kahvaltımız bittikten sonra tekrar plaj için hazırlık yaptık. Aynur Abla, kızı, annem ve kız kardeşim yine oldukça açık ve cesurca bikini ve mayo giymişlerdi.tüm gözler yine onların üstündeydi.
Açıkçası, babam, Harun Amca, Emre ve benim için böyle olmaları gayet normaldi; çünkü çoğu zaman sahilde, plajlarda çıplak kadınlar görüyorduk.

Tekrardan sahile gittik. Biz gençler olarak takılırken, Pınar'ın eniştesi Ramazan ile erkek kardeşi Halil sürekli bizim kızların götüne ve memelerine bakıyorlardı. Oynaşırken ellemeye çalışmaları cabasıydı ama çok cesaret edemiyorlardı. Kafamı bizimkilere döndüğümde, bizimkiler yine aynı şekilde şezlonga uzanmış, şemsiyenin altında biralarını yudumluyorlardı. Annemin kahkaha sesleri sahilde bize kadar geliyordu. Annem, Cengiz Bey'in her anlattığına koca koca kahkahalar atarak karşılık veriyordu.

Ama dikkatlice bakınca Harun Amca, kaynanam olacak Pınar'ın annesi Şerife'ye yanlamaya çalışıyordu. Harun Amca'nın sanki türbanlı kadınlara karşı bir zaafı var gibiydi. Sonuçta eşi Aynur Abla sürekli açık gezen, gösteriş yapan bir kadındı. Sanırım ters psikoloji olarak kapalı kadınlara fantezi duyuyor olabilirdi. Babam ise kaçamak gözlerle Aynur Abla'ya bakıyordu ama annemin korkusuna çok ileri gidemiyordu. Babam Aynur'a odaklanmışken karısı elden gidecekti ama haberi yoktu. Cengiz Bey'in radarına annem girmişti. Her ne kadar çaktırmamaya çalışsa da, her ne anlatırsa anlatsın gözleri direkt annemleydi.

Pınarın babası da annem ile Aynur abladan gün boyu gözlerini alamıyordu. Sonuçta karısı kapalıydı, bizimkiler gibi malını meydanda gösteremiyordu. Adamcağız da kaçamak gözlerle oturduğu yerden çaktırmadan bizimkileri izlemekle yetiniyordu. En çulsuz kişi oydu; her ne denilirse onay veriyordu, hiçbir şeye müdahil olmuyordu. Tüm masrafları babam ile Harun amca üstlenmişti. Şimdi onlardan da büyükbirisi vardı, Cengiz Bey.

1 hafta tatil çok çabuk geçmişti, ne olduğunu anlayamadık. Bizimkilerin üstleri hep bikini yanığı olmuştu. Son akşam yemeğinde Cengiz Bey'den teklif geldi; çok iyi tanıdığı bir güzellik merkezi varmış, tatil sonrası orayı tavsiye etti. Annem ile kız kardeşim "Neden olmasın?" diye cevap verdiler. Yemeğimizi yedikten sonra biraz müzik ve alkol eşliğinde takıldık. Yarın sabah erkenden kalkmamız gerekiyordu; herkesin işi gücü vardı, normal hayatımıza geri dönmemiz gerekliydi. Bizim için çok problem olmasa bile Pınar'ın ailesinin işinin başına geçmesi lazımdı. Sabah olmuştu, valizlerimizi hazırlayıp tekrar yola koyulduk. Tatil çok güzel geçmişti, Pınar ile bolca vakit geçirebilmiştim.

Babam elimdeki projeyi bitirmişti, Harun amca ile konuşuyordu. Yeni projeler varsa birbirlerini paslaşıyorlardı ya da ortak giriyorlardı. Aradan 2-3 gün geçti, bir akşamüstü babam eve misafir geleceğini söyledi. Annem akşam yemeği için hazırlık yaptı. Gelen misafir Cengiz Bey'di. Tanıdık bir sima görünce çok yabancılamadık. İçeriye buyur ettik, sofra başına geçtik. Cengiz Bey'in gelme sebebi, İstanbul'da yürüttüğü bir proje varmış. Onun için babama iş teklifinde bulundu, babam da kabul etti. Yemekler yenmiş, tatlı ve çaylarımızı içmiştik. Gecenin ilerleyen saatinde 1-2 bardak da babamla Cengiz Bey viskisini içmişti. Cengiz Bey, "Çok geç oldu, artık kalkayım" diyerek evden ayrıldı. Babam güzel bir ihale almış gibi sevindi, ben hâlâ boştaydım.

-Babam: "Oğlum, yarın sabahtan İstanbul'a gidiyorum. Ev sana emanet. Bir gidip göreyim, bakayım durum neymiş. Mühendis eksikliği olursa projede, Cengiz Bey'le konuşup seni burada ilk işin olarak yanımda başlatmayı düşünüyorum."

-Tamam baba, olur. Neden olmasın? Ben de zaten sağ sola bakıyordum. Ufak tefek projeler olursa kendimi denemek istiyorum.

İnşaat İstanbul'da olduğu için babam en az 1 hafta proje başlarken orada başında durması gerekiyordu. Daha sonra projeyi oturtuktan sonra tekrar yanımıza gelebilirdi ama sürekli İstanbul'da başında durması gerek. Evde ben, annem ve kız kardeşim kalmıştık. Ben öyle boş boş geziyordum, kız kardeşim okula gidiyor, annem ise kendi halinde takılıyordu. Evde canım sıkılmıştı, bizim çocukların yanına gittim, akşama kadar beraber takıldık. Akşamüstü eve doğru gidiyordum, saat 20.00 civarıydı. Eve gelip anahtarla kapıyı açtım. Açtığım gibi içeride yoğun bir sigara kokusu vardı. Annem sigara içen biri değildi. Kapının önünde 2 tane erkek ayakkabası vardı. Koridoru geçip oturma odasına doğru ilerledikçe koku daha da yoğunlaşmıştı. Puro kokusu olduğunu anladım. İçeri baktığımda Cengiz Bey ile Harun Amca oturmuş, karşılarında annem var, önlerinde kahve. Annem ile Harun Amca'nın elinde sigara, Cengiz Bey de purosunu içiyordu. Şaşkın bir ifadeyle anneme baktım.

- Annem: Hoş geldin oğlum.

Biraz sinirlenmiştim bu görüntü karşısında. Babam evde yoktu, kız kardeşim de eve gelmemişti. Annem ve 2 tane yabancı adam evde, karşılıklı oturmuş, kahve ve sigara içiyorlardı. Bunun hesabını anneme sordum.

- Nedir bu anne?

- Annem: Ney nedir oğlum?

- Harun Amca ile Cengiz Bey'in evde bu saatte ne işi var?

- Annem: Geçerken uğramışlar, ben de kabul ettim.

- Tamam da anne, evde tek başınasın. Oluru var, olmazı var. Hiç yaptığın uygun bir şey mi?

- Annem: Ne yapmışım oğlum, alt tarafı bir kahve ikram ettim.

- Anne, kızıyorum bak oturmuş adamlarla sigara içiyorsun karşılıklı. Bu zamana kadar sigara içtiğini görmedim ben, senin

- Annem: Arada içiyordum, size belli etmiyordum ben.

- Tamam, yolla gitsin bu adamları, bir daha görmek istemiyorum.

Biz mutfakta biraz tartışırken sesimiz içeriye gidiyordu. Harun Amca mutfağa geldi.

- Harun: Yenge, kahve için teşekkürler. Biz kalkıyoruz, zahmet ettin, rahatsız ettik, kusura bakmayın.

Harun Amca ile Cengiz Bey kalkıp evden gittiler.

- Anne, bir daha böyle bir şey görmek istemiyorum. Babam evden giderken evi bana emanet etti gitti.

- Annem: Beyfendiye bak, hemen evin reisi olmuş, hesap soruyor.

- 1 kere söyledim, anne, ilk ve sondu. Daha böyle bir şey görmek istemiyorum, sen evde tek başına bir kadınsın.

- Annem: Görende sanacak, eve adam atıyorum. Sen nasıl konuşuyorsun annenle? Hem Harun Amca aile dostumuz, sürekli gelir. Onun yanında Cengiz Bey de gelmiş, şu an o da zaten babanın patronu.

- Olsun anne, Harun Amca geliyorsa karısı var, alır karısını yanına, birlikte gelir.

Konu kapanmıştı. Bunun üstüne kız kardeşim geldi, ona da hesap sormuştum, saat kaç oldu, nerdesin diye. Biraz da onunla tartıştım. Annem ile kız kardeşim birlik oldu, beni bastırmaya çalışıyorlardı.

Aradan iki gün geçti, evde yine sıkılmıştım. Öğle çıkıp arkadaşlarla buluştum, akşam 8-9 gibi eve döndüm. Kapıyı anahtarla açtım. Kapıyı açtığım gibi yine yoğun bir sigara kokusu vardı. Hemen dolaba baktım, bir erkek ayakkabası vardı. İçeri hızlı adımlarla gittim, içeriden kahkaha sesleri yükseliyordu. İçeri baktığımda kız kardeşim, annem ve Cengiz Bey vardı. Tepemin tası atmıştı; annemi uyarmıştım, yine lafımı dinlememişti. Bu görüntü karşısında iyice çıldırdım. Annemin üstünde tek parça etekli elbise vardı, kız kardeşim klasik taytlı, crop üst giysi giymişti. Annem bacak bacak üstüne atmış, elinde sigara, karşısında da Cengiz Bey, önlerinde kahve, onun elinde de purosu vardı. Adamın bizim evimize gelip bu kadar rahat davranması benim ayarımı bozmuştu. Normalde babam evde sigara içecekken bile annem sürekli balkona yolluyordu, babamı evde sigara içirtmiyordu. Şimdi ise Cengiz Bey bacak bacak üstüne atmış, koltuğa iyice yayılmış, keyifle purosunu içiyordu. İçtiği puro da leş gibi kokuyordu. Ya kız kardeşime ne demeli, annemin yaptığı işe çanak tutuyordu.

Sinirli gözlerle anneme baktım, mutfağa gelmesini işaret ettim. Annem mutfağa geldi.

- Ne dedim ben, anne? Bu adam niye evde?

- Annem: Güzellik merkezinin tanıdığı vardı, onun kartını vermeye gelmiş.

- Numarasını verebilirdi, illa eve gelmesi mi gerek?

- Annem: Adamıma ayıp olur, o kadar yardımcı oldu. Ne yapsaydım, "Yok, gelme" mi deseydim?

- Evet, deseydin anne, parası neyse verirdik.

- Annem: Çıkar, ver o zaman bana. Hem solaryuma gideceğim, hem de lazer epilasyona.

Tabii, bende para olmadığını biliyordu. Annem damarıma damarıma basıyordu, tek ses edemedim.

- Annem: Tek ben değil, kız kardeşin de olacak. Onunki ücretsiz olacak, ikimiz gideceğiz, tek ücret ödeyeceğiz. Adam o kadar ilgilenmiş, yardımcı olmuş. Ne diyeyim şimdi adama, "Oğlum seni istemiyor, kalk evden git" mi diyeyim?

- Tamam, bu seferlik son, anne. Daha bu adamı veya bir başkasını evde görmek istemiyorum.

İçeriden Cengiz Bey sesleniyordu.

- Cengiz: Ömer, gel otur, konuşalım. Seninle hiç sohbet etme fırsatımız olmadı.

Ben içeri geçip sadece "Hoş geldin" diyebildim. Sonrasında başımın çok ağrıdığını, biraz gidip uzanacağımı söyledim. Kendi odama geçip yatağıma uzandım. İçeriden bizimkilerin kahkaha sesleri geliyordu; hem annemin hem de kız kardeşimin. Aradan 2 saat sonra Cengiz Bey kalkıp gitti. O gittikten sonra ben odadan çıktım, sinirli gözlerle kız kardeşimle anneme bakıyordum.

Yorum Yap

Yorumlar