BÖLÜM 8 [NE ZAMAN]
[Dil sınıfında ilk ders]
Nerelere gelmiştim. Artık 11.sınıftım ve dil bölümünü isteyerek geldim. Fakat ders başlayalı 15 dakika oldu!
Bu hoca nerede kaldı acaba? Herkes o kadar saçma sapan insanlar ki... Bunlarla aynı sınıfta okumak bile, adeta bir eziyet gibi olacak bana!
Öz: Günaydın çocuklar!
Herkes bir ağızdan günaydın demişti ama ben hoca'nın direk fiziğine isteğim dışında odaklanmıştım ve adeta nutkum tutulmuştu. Adeta afet gibi bir kadındı... Allah'ım! İngilizce dersi mükemmel geçecek benim için!
Hoca kendisini tanıtıyor ve herkes sırayla hedeflerini söylüyordu. En sonunda söz hakkı bana gelmişti gelmesine ama ben öyle bir rüyada hissediyordum ki kendimi, hoca bana seslendiği an uyanabilmiştim sanki!
Öz: İsmin nedir?
“Hakan hocam!”
Öz: Hedefin nedir?
“Mütercim tercümanlık düşünüyorum ama puana göre üniversitemi seçip, kariyer hedefimi öyle şekillendiririm!”
Öz: Güzelmiş. Bu kadar mı?
“Bu kadar hocam!”
Öz: Tamamdır!
Öznur arkasını döndükten sonra, koca şekilli götünü tutan o dar mavi kot pantalonuna odaklanmıştım. Götüne baktıkça sikim pantalonun içerisinden "ben de buradayım!" der gibi zonkluyordu.
Ders hakkında her bilgi verdiğinde, gözlerinin içine kenetleniyor ve kendimi gözlerinde kaybolmuş gibi hissediyor, mutluluğu tadıyordum!
Gün sonunda dersler bittiğinde eve döndüm ve ilk yaptığım şey yemeği yediğim gibi, odama çıkmak oldu!
Kapıyı kapatıp, hemen laptop'u açtım ve vpn aracılığıyla güzel bir porno bulmaya çalıştım. Aklımdaki tek şey pornoyu izledikçe, o adamın ben ve alttaki ezilen kadının da o olduğunu hayâl ederek boşalmaktı...
Sonunda videoyu buldum ve sesi kısarak, başlattım. Videodaki kadın aynı Öznur gibiydi ama asla Öznur kadar seksi olamazdı benim için!
Sikimi bir yukarı bir de aşağı sıvazlamaya başladım ama bir şey eksikti. Kayganlık yoktu! Hemen krem buldum ve sikimin gövdesine yaydırıp, tekrar sıvazladım!
Artık, her şey tamdı! Sikim zonkluyor kafası kıpkırmızı oluyor ve damarları şişe şişe elimde büyümüştü. Artık pornoda, sanki Öznur ve ben vardım!
Çok geçmeden taşaklarım şişti ve içimdeki ses bana "Öznur'un boğazına akıtırmış gibi akıt onları!" diyerek bana telkinde bulundu! Çok geçmeden, onları sikimin kafasından aynı itfaiye hortumundan su akıtır gibi akıtarak, etrafa boşaldım...
[Şu an]
“İlk böyle boşaldım seni düşünerek Öznur!”
Öz: Demek ilk andan beri senin düşlerinde ben vardım?
“E-evet!”
Öz: Beklediğimden daha da sapık çıktın Hakan! Ama hoşuma da gitti kabul etmem gerekiyor.
“Sa-sağ ol!”
Öz: Bu akşam başka bir dersimiz olacak. Tertemiz ol, normal giyin ve şimdiden kendini motive et!
“Tamam hocam!”
Öz: Nasıldı pek dün?
“Anlamadım hocam?”
Öz: Dün diyorum! Senin büyük ihtimalle ilk seferin gibi duruyordu!
“Evet hocam!”
Öz: Nasıl hissettin?
“Şey... Hocam hayatımda ilk defa bu kadar nefes nefese kalıp, zevki iliklerime kadar hissettim. Mastürbasyon gibi değildi. Çok daha güzeldi benim için!”
Öz: Sen haddini aşmadığın sürece, seninle çok şey yaşayacağız Hakan!
“Söz veriyorum aşmam hocam! Söz!”
Öz: O zaman, ne mutlu bize.
Öz: Ben kalkıyorum, kahvaltını yap biraz eğlen ve akşam yemeğinde buluşup, sonra da dersimize geçelim!
“Tamamdır hocam!”
Ayağa kalktı ve kulağıma eğilip "sen benim küçük kölemsin!" dedi, sonra da yanağımı öptüğü gibi gözden kaybolmuştu.
Bende kahvaltıya devam ettim ve birazcık akşam olacakları düşünüp, ona göre neler yapabilirim diye düşünürken, sağ tarafımdaki sandalye çekildi ve Suna oturdu.
“Suna?”
Su: Hakan konuşmamız lazım?
“Ne var?”
Su: Dün neden bana tavırlıydın?
“Ne tavrından bahsediyorsun?”
Su: Dün benimle dans etmedin?
“Dün ben sana geldim! Ama sen beni görmezden geldin. Unuttun mu?”
Su: Ama gidipte Öznur ile dans etmene de gerek yoktu!
“Aynen sen beni görmezden gel ve üstüne üstlük Öznur'la dans etmemi de doğru bulma! Ne güzel dünyaymış ya, değil mi?”
Su: Hakan saçmalıyorsun!
“Suna!”
Su: Ne var, ne?
“Sen beni görmezden geldin, ben de beni gören saygı gösteren kişiyle birlikte geceleyin, güzelce dans ettim ve bundan da çok keyif aldım!”
Su: Belli zaten keyif aldığın, belli!
“Söyleyeceklerin bu kadar mı?”
Su: Aaaa! Yeter!
Suna aniden kafama doğru, elindeki içi boş demir tabakla vurmuştu! Ben o an yaramın üstüne geldiği için de, özellikle canım daha fazla acımış ve sertçe bağırmıştım!
Milletin gözü bizim üstümüzdeyken, tabağıma damlayan kan ile direk elimi alnıma attım ve Suna'nın yara su almasın diye yaptığı önlemin, darbe ile açıldığını farkedince masadan kalktım.
“Aaaah!”
[Kan damlar]
Su: Ha-Hakan ç-çok özür dilerim! Bir an istemed-...
“Git başımdan! Yeter be, bıktım senin şu hallerinden! Bunu da yaptın ya bana, ağzınla kuş tutsan bile seninle aramdaki dostluk bitti! BİTTİ!”
Hemen hızlıca yürüyerek asansörlere ilerlerken, arkamdan Suna ağlayarak geliyordu. Halbuki onu uyarmıştım!
Su: Dur yardım edeyim n'olur! Cidden özür dilerim, anlık sinirle oldu lütfen...
“Bıktım senden git, gelme peşimden! İstemiyorum seni anlamıyor musun?”
Asansör kapısı açıldığında suratına bakıyordum. Göz yaşlar sel olmuştu ve çaresizce af diliyordu benden ama çok geçti... Yaptığını asla kabul etmem ve etmeyi dahi düşünmem!
Asansörde yerlere kanlar damlarken en sonunda kendi katıma geldim ve direk koşarak gidip, kapımı açtım.
Kapımı sertçe kapattım ve pansuman kitini arayıp bulduktan sonra ne varsa çıkartıp, ayna karşısında pansuman yapmaya başladım.
Biraz zorlanıyordum, durmadan batikon sıkıyor ve kanın durması için de elimle baskı yapa yapa alnımı tutuyordum. En sonunda kan biraz da olsa durunca, hemen işlemlere başladım ve pansumanımı yaptım, sonra da yaranın üstünü güzelce kapattım ki, su almaması gerekiyor.
Ben her ne varsa, yerli yerine koyup banyodan çıkınca şans eseri kapım tıklatıldı. Yoksa Suna mıydı?
Kapıya ilerledim ve garanti olsun diye "kim o?" dedim. Seslenince tanıdık bir ses, yani Öznur "Benim!" diyerek cevapladı.
“Hoş geldin!”
Öz: Hoş buldum diyemem!
“Bir şey mi yaptım?”
Öz: Suna canını yakmış galiba?
“Saçma sapan bir olaydı! Kendisine tavrımı koydum geçtim!”
Öz: Bence içeride konuşalım!
“Özür dilerim, unuttum! Tabi geç...”
Öznur'un suratından ateş püskürüyor ve sanki kafasında bir şeytan vardı. Bu şeytan hiç hayıra alâmet değildi!
Öz: Bak Hakan! Ne kadar daha yeni başlasa da aramızda olanlar, bu kızın hayatını da güzelce mahvederim ama o zaman benim ondan farkım asla ama asla kalmaz!
“Biliyorum!”
Öz: Canın yandı mı?
“Biraz!”
Öz: O zaman bundan böyle her fırsatta yakın duruyoruz. Özellikle onun gözünün önünde. Unutma bir insanın en iyi canını yakan durum da budur! Madem senin canını yaktı, sen de benimle birlikte hareket et!
“Öznur zaten öyle yapıyorum! Senin yanındadır benim yerim unutma!”
Öz: Güzel! Yine de böyle bir şey tekrardan yaşanırsa, direk bana geliyorsun.
“Tamamdır söz!”
Öz: Akşama hazırlan ben de çıkayım! Çok işim var, özellikle bu gece yaşayacağın ya da tatadacakların için daha doğrusu.
“Şey sorabi-...”
Öz: Sorma, zaten göreceksin! Ben gidiyorum kendine iyi bak tatlım!
“Tamamdır tatlım!”
Öz: Ne güzel tatlım dedin öyle benim sadık kölem...
“Her zaman diyeceğim o zaman!”
Öz: İsabet edersin!
Öznur yürüdü ve kapıyı açıp, odadan çıktı. Ben de birazcık oturup, telefonu açtım ve yattığım yerden himym açtım. 2 bölüm izler sonra da akşam için hazırlık yapardım.
[Saatler sonra]
Odadan çıkmadan önce aynada son kez kendime baktım ve öyle çıktım. Sonra da asansörlere yürüyüp bekledim.
Bir süre sonra Öznur geldi, kolumu uzatıp birleştirmesini bekledim. O da beklediğim hareketi yaptı! Bana bakıp, birazcık süzdü ama laf atmadı.
Ben de aynı şekilde ona baktım! Vücudu yine diri ve seksi, kıyafeti ihtişamlı ve kokusu da bir o kadar etkileyiciydi...
[Yemek için masa seçilir]
Bu sefer farklıydık, sadece ikimizin olabileceği bir masaydı ve sınıftaki bütün öğrenciler bizi görünce, selam vererek geçiyorlardı. Ben de tabii karşılık veriyordum.
Bir süre sonra Suna gelmişti ve tam yanımızdan geçerken bize doğru baktı. Ama ben direk Öznur'a bakıyor ve onu görmezden geliyordum.
Öz: İyi akşamlar Suna!
Su: İyi akşamlar hocam! Şıksınız...
Öz: Kendini bilen ve zevkleri olan bir kadınım sonuçta, şık olmam normal!
Su: İyi akşamlar Hakan!
Yüzüne bakmadan kafamı salladım ve oralı olmadım. Tabii Öznur'un söylediğine göre, bu durum onun baya bozulmasını sağlamıştı.
Herkes gittikten sonra, yemek yemeye başladık. Öznur müthiş görüntüsüyle benim iştahımı açıyor ve ondan gözlerimi alamıyordum!
Öz: Yiyecek gibi bakıyorsun!
“İstemiyor da değilim!”
Öz: Hahah! Yemeğini ye, belki ben seni yerim?
“Diyorsunuz!”
Öz: Sadece demiyorum! (gözlerime bakarak söyledi)
Yemekler biter ve masadan kalkma vakti gelir. Tam bu esnada Öznur bana bakar ve "sen asansörlerin oraya git, ben de bir şey alıp geliyorum arkandan!" dedi ve gözden kayboldu.
Bir süre asansörün önünde bekledikten sonra, geldi ve birlikte odasına doğru çıktık. Aklımda tek bir soru vardı, o da elindeki kutuda ne olduğuydu. Ama Öznur bunu bana açıklar mıydı? Orası muamma...
En sonunda sessizce odasına girdiğimiz zaman, bana bir tane sakız uzattı ve ben de aldım çiğnemeye başladım. Tadı güzel ve biraz da değişikti. Bilmediğim bir tadı vardı.
Öz: Sen bekle ben de bir lavaboya gireyim.
“Tamamdır hocam!”
İki dakika geçtikten sonra, bana bir uyku çökmeye başlamıştı. Anlam veremiyordum? Sanki üstümden tır geçmiş veya tonlarca ağırlık benim üstüme binmiş gibiydi...
[Işıklar kapanır!]
“Ho-Hocam...” (uykuya dalar)
[Belli bir süre sonra]
Kendime gelmeye başladığımda, ışık gözüme vuruyordu. Kafamı sağa sola çevirmeye başladığımda, kollarımın ve bacaklarımın açılıp bağlanmış olduğunu farketmiştim.
Çırıl çıplaktım ve anlam veremedim! Nasıl olmuştu bu? Dur yoksa? Acaba çiğnediğim sakız yüzünden mi olmuştu, bu uyku olayı? Ben bunları kendi kendime düşünürken, Öznur bir anda topuklu ayakkabı sesleri çıkartarak karşıma geldi!
Kırmızı bir topuklu ayakkabı, kırmızı bir jartiyer takımı giymişti. Üstünde de meme uçları açık şekilde olan bir sütyen takımı vardı ve suratında sanki catwoman maskesi vardı!
Öz: Merhaba kedicik!
“Ho-hocam...”
Öz: Sana sabah bahsettiğim ders ve ödül buydu! Birazdan yaşanacak ne varsa, hissetmeye hazır mısın Hakan?
“Hazırım hocam...”
¦DEVAM EDECEK¦