5.BÖLÜM [SPONTANE GELİŞEN]
Suyun içinde güzelce uzandıktan sonra, Suna yanıma oturmuş beni temizlemek için duş jelini aldı ve koluma doğru sıktırdı. Bense neden yapıyor diye düşünürken cevap geldi!
Su: Tertemiz olman şart Hakan! Şu an senin için elimden geleni yapayım ki, yanında da olayım ki sana desteğim dokunsun. Sen benim en iyi, en sevdiğim, biricik arkadaşımsın canım!
[Bu kız yürüyor basbaya AMK]
“Sağ ol Suna! Yardım için, burada olduğun için ve de bütün her şey için teşekkür ederim! Seninle tanışmak en güzel ikinci şeymiş aslında...”
Su: Birincisi nedir peki?
“Seni tanımak! :) Başka ne olabilir kızım allah allah!”
Su: Çok şekersin.
“Öyleyim tabii ki!”
İkimizde birbirimize gülüyorduk. Biraz daha gülüştükten sonra, Suna bir telefon araması yüzünden iznimi istedi ve özür dileyerek, odadan geri dönmemek üzere ayrıldı!
Bense suyun içerisinde biraz daha kafa dinledikten sonra, çıktım! Odanın içindeki buzdolabını açtım ve oradan soğuk mu soğuk redbull aldığım gibi kafaya diktim. İyi geldi!
[Geğirme sesleri]
Çöpünü kutuya attıktan sonra güzelce üstümü giyindim ve dışarı çıkmak için kapıyı açtıktan sonra, son bir kez üstümü kontrol ettim ve kapıyı kapatıp, asansörlere yürüdüm!
Asansörün düğmesine bastığım gibi gelmişti ve kapı yavaşça açılınca içeri baktığımda, Öznur da oradaydı! Göz göze geldik ve dolu olduğu için binmek istemiyordum. Ama içerideki insanlar, yer açtın ve direk Öznur'un arkasında doğru geçtim!
Şeytanlık gelmişti aklıma! Bazen ağırlığımı öne vererek, yarı kalkık sikimi Öznur'un götüne doğru bastıra bastıra sürtüyordum! Öznur da istifini hiç bozmadan beklemeye devam ediyordu. En sonunda asansör zemin kata geldiğinde, ikimiz de çıktık.
Asansörden indikten sonra, Öznur hiç arkasına bakmadan koca götünü fahişeler misali, kıvıra kıvıra sallayıp otel'in çıkışına doğru yürüdü.
Ben de yavaştan o tarafa doğru çıktığımda, dışarıda taksi arıyordum. Bütün taksiler dolu ya da diğer turist görünümlü yolcuları alıyordu ve beni alacak taksi bulamıyordum...
2 dakika sonra bir araç arkadan korna çaldı ve ben de “bana mı çalıyor ya?” diye düşünerek arkama döndüğümde, Öznur bana daha önce de yaptığı gibi eliyle işaret ederek, arabaya gelmemi istedi!
Ben de yaklaştım ve camdan kendisiyle göz göze geldiğimizde, konuşma faslına başlamıştık.
Öz: Taksi mi arıyorsun Hakan?
“Evet hocam! Ama malûm...”
Öz: Görünce acıdım haline. Bekleme istersen? Yoksa daha çok durursun şu an burada! Ben beklerim diyorsan eğer, keyfin bilir? Ben de giderim...
Bu teklif, düşünmeye değer bir teklif değildi! Direk kabul edilmesi gereken bir teklifti... Ben de ses çıkartmadan arabaya bindim ve birlikte sıcak bir Antalya günü çarşıya doğru ilerledik!
Öz: Alnındaki bez gitmiş? Ne yaptın sen? Elledin mi orayı yoksa?
“Sağ olsun Suna halimi görünce beni yalnız bırakamadı! Hemen oraya suya bile girmemi sağlayacak şekilde, güzel bir pansuman yaptı ve hemen de mikrop almasın diye kapattı!”
Öz: Sen ve suna? Baya yakınsınız galiba? Koridorlarda birlikte gülüp eğlenmeler, sonracığıma birlikte takılmalar falan? Hep görüyorum sizi.
“Siz olsanız sizinle takılırdım! Fakat malûm... Sizin de kendi tatiliniz sonuçta değil mi? Benim yerime takılabileceğiniz bir sürü insan çıkar!”
Öz: Ne?
“Yanlış bir şey söylemedim? Güzel bir kadınsın! Ve senin yanında durmak, dolaşmak, anı yaşamak isteyen insanlar elbet olabilir! Yanlış mıyım?”
Öz: Şunu unutma Hakan! Ben istediğimi ve ne isteyeceğimi bilen bir kadınım! Erkekler beni değil, ben erkeğin kendisini seçerim! Bu kadar!
“Fazla iddialısın, belki de bu yüzden kaybedebilirsin!”
Bir anda arabayı, kenara doğru çekti! Ve benim yüzüme kan çanağı gibi olan suratını çevirip, patladı!
Öz: Sen kaybeden olacaksın! Ben istediğimi hep aldım, sadece süründürüp onu istediğim kıvama getiririm. Vakti geldiğinde, o kişi benim istediğim gibi olur!
Sadece sustum ve bir şey demeden yüzüne baktım! En sonunda derin bir nefes aldı ve yola devam ettik!
[Çarşıya varılır]
“Ben şurada ineyim!”
Öz: Olmaz!
“Niyeymiş o?”
Öz: Seni hastaneye ben yetiştirdim ve bunun karşılığı olarak, bana iyilik borcun var! Hem ödül olarak sana yemek ısmarlarım belki?
“Havlayayım bir de istersen?”
Öz: Yok sağ ol!
Kadın adeta hem taşak geçiyor, hem de ışık yakıyor ama ayriyeten dominant ve baskın olan tavrını, dobra dobra belli ediyordu. Hoşuma gitmiyor da değildi tabii ki...
Beraber arabadan indik ve o önden ben de arkasından yürümeye başladık! Birlikte mağazalara giriyor ve o sıra sıra kıyafet seçerken ben de etrafıma göz gezdirerek, arkasında bir koruma misali takılıyordum.
Biraz dikkat çekmiştik ki, bir kadın bize doğru yürümeye başladı. Herhalde bize yardım etmek için gelecekti ki, tahmin ettiğim gibi oldu.
Ç: Hoş geldiniz!
Öz: Evet. Hoş geldik!
Ç: S-size nasıl yardımcı olabilirim?
Öz: Gerek yok tatlım! Ben istediğimi zaten bulurum!
Ç: Peki...
Ç: Siz bir şey ister misiniz beyefendi?
“Şey aslında ben de bir şeyler bakayım kendime!”
Ç: Tabii! Size uygun gömlek, tişört ve pantalon bulabilirim!
“Çok iyi olur! Buyurun yardımınızı alayım hanımefendi...”
Öznur'un yanından biraz uzaklaştım ve hanımefendiyle birlikte, hem sohbet ediyor hem de kıyafet seçiyorduk! Kadın hafif tatlılıklar yaparak, samimi olmayı deniyordu.
Ç: Kız arkadaşınız biraz sanki sert!
“Kız arkadaşım değil kendisi hocam aslında!”
Ç: Baya genç durunca sevgilin sandım bir anlığına!
“Yok yok, tatil ayarladı bize sağ olsun mezun olmadan önce güzel anılar biriksin diye yaptı!”
Ç: Nasıl bir tatilse alış veriş yaparak geri dönecek herhalde!
“Biraz serttir ama iyi insandır! Ve, galiba alış veriş yapmayı çok seviyor! Öyle gördüm ben de birazcık.”
Sohbet ede ede birbirimize ısınıyor, ayrıca bir kaç parça eşya da seçiyordum. Bir süre sonra, artık en sonunda birkaç parça kıyafet seçtim.
Kadın bir an omzuma dokundu ve bana soru sordu.
Ç: Ya bir süre daha buralardaysan eğer, numaranı alabilir miyim acaba?
Ben tam cevap verecektim ki ikimizin arasında Öznur belirdi ve sert tavır sergileyerek, kadını uzaklaştırdı ve yüzüme bakmadan kasaya gitti.
Kasada çalışan kadın vardı ve kadın ne benim yüzüme ne de Öznur'un suratına bakamıyordu. Kıyafetleri poşete koyduktan sonra, yere bakarak bir yere gitti ve gözden bir daha görünmeden, kaybolmuştu...
Öz: İki dakika yalnız bırakıyoruz! Sen de hemen, her gördüğüne yürüyorsun galiba Hakan efendi!
“Kusura bakmayın hocam a-...”
Öz: Hiç mırıldanma! Hem sen niye kıyafeti yalnız başına seçemiyorsun? Yardıma gerek varsa benden iste!
İçimden gülerken, bilerek suratım sanki sirke satıyor gibiydi. Tabii gülersem eğer, Öznur ağzıma edebilirdi ve bu tavırlarından dolayı hiç bu toplara girmek istemezdim!
“Çok pardon hoca hanım!”
Öz: Hoca hanım? İyi iyi, tamam!
Sesler kesilmişti ve ikimiz de bir şey demeden, yolda yürüyorduk. 250 metre sessiz sakin yürüdükten sonra, bir anda bir "çıt" sesiyle, Öznur'un "lanet olsun!" diye bağırışı bir oldu!
Bir baktım ki, topuklu ayakkabısının bir tane topuğu kırılmıştı ve Öznur yürüyecek halde değildi. Bir anda onu bank'a oturttum ve ayağına bakmak için, topukluyu çıkarmasını istedim!
İstemeye istemeye "öff" sesleri eşliğinde, ayakkabıyı çıkarttığında parlak pembe tabanlı ve mis gibi kokan güzel ayaklarıyla, gözümü üzerinden alamadığım kırmızı oje'li tırnakları gözümü alıyordu...
Öz: İlk kez mi görüyorsun?
“Özür dilerim Özn-... Hocam!”
Elimin avuç içine, ayağının topuğunu oturttum ve sol elimle bileğine doğru deneme amaçlı dokunmaya başladım. Hafif hafif "Ah!" sesleri çıkıyordu ve bileği kıpkırmızı olmuştu. Tahminimce, burkuldu!
“Yürüyecek halde değil gibisin!”
Öz: Aaa nasıl anladın ki?
“Off sustum ya birşey demiyorum!”
Öz: Hıh!
Biraz düşündükten sonra, nasıl olsa arabaya uzak değildik! Kendisini kucaklayıp, arabaya götürebilirdim!
“Hocam kucağıma alayım sizi!”
Öz: Neeee?
“Yahu öyle değil hocam! Yani sizi kucaklayıp arabaya götüreceğim!”
Öz: Gerek yok!
“Sen bilirsin, yürüyemeyen sensin hocam! Seni kucaklayıp götürebilirim yani! Hem ağır değilsiniz sonuçta. Kuş tüyü kadar hafifsiniz bence!”
Bu iltifatımdan sonra, yüzüme baktı! Bir an ikimizde öylece durduk ve cevap vermek için ağzını açtı...
Öz: Tamam o zaman, madem hafifim!
Öznur ayaklarını hafifçe kaldırdı ve bende eğilip onu kavradıktan sonra, yavaşça doğruldum. Sakin sakin yürüyerek, insanların içinden geçiyorduk ve herkesin gözü bizim üstümüzdeydi. Bazıları eliyle işaret ediyor, bazıları hoşça gülümsüyordu.
Bense gözümü Öznur'un kendisinden alamıyordum! Kollarımın arasında bir kadın ve hayalimdeki kadındı... Anlık olsa bile, güzel bir his yaşatıyordu!
Bir an Öznur ile göz göze gelmiştik! Kalbimin ritmi artıyor, vücudum ısınıyor ve nefeslerim sıklaşıyordu. Bu kadar güzel ve etkileyici bir kadın beni ne hale getirmişti böyle? Ve hiçbir şey yapmamıştı bile bana!
Öz: Sana ne oluyor böyle?
“Y-yok bir şey!”
Öz: Yoruldun mu yoksa?
“Tabii ki hayır Öznur!”
Allah! Ağzımdan bir anda ismini kaçırmıştım ve ne yapacağımı bilmezken, Öznur ile göz göze tekrar geldik ve tepki vermesini bekledim!
Sadece baktı ve kafasını çevirdi!
En sonunda arabaya geldiğimizde sürücü koltuğuna ben geçtim ve tekrar otele sürmeye başladım! Araba içerisinde ne bir konuşma, ne de bir ses yoktu ilk hamleyi yapasıya kadar!
Öz: Hakan!
“Efendim Ho-hocam!”
Öz: Öznur dedin demek bana?
Yutkunmuştum.
“Pard-...”
Öz: Cidden kuvvetliydin!
“Ne anlamadım?”
Öz: Kaldırdın ya beni? Baya iyi ilerledin! Güçlüsün bayaa...
“Teşekkürler!”
[20 dakika sonra]
Otele gelmiştik ve arabayı öne çekip, hemen indim! İlk baş Öznur'un kapısını açtım ve onu kucağıma alıp dışarıda bekleyen çalışanlardan birisine, yardım için seslendim!
Bir adam hemen geldi ve çantaları alıp, arkamızdan gelmeye başladı. Bense kucağımda Öznur ile birlikte, asansörlere doğru yürüdüm!
Dizimle düğmeye basıp, asansörü çağırdım! 1 dakika sonra asansör geldiğinde, kapı yavaşça açıldı...
Bir anda Suna bikinisiyle birlikte karşıma çıkmıştı ve kucağımda Öznur ile ona yakalanmıştım! Suna dondu kaldı! Bir bana bir de Öznur'a şaşkın bir şekilde baktı ve bir anda somurtarak, koridorda gözden kayboldu. Ben de asansöre bindim!
Öz: Hayat bazen seçimlerden ibarettir Hakan! Ne istediğini bilmelisin ve biliyorsan ona göre de adım atmalısın. Yoksa, donarsın!
“A-anlamadım!”
Öz: Anladın ama şu an kabul etmek istemiyorsun! Yakında içten içe kabul edeceksin merak etme...
¦DEVAM EDECEK¦