← Ana Sayfaya Dön

İNGİLİZCE HOCASININ GENÇ SİKİCİSİ 4

📌 FANTEZİ

BÖLÜM 4 [KISA YAKINLIKLAR]

Öz: Hakan n'apıyorsun orada?

“Hocam sadece yastık alacaktım.”

Öz: Çekil kenara, ben sana kendim veririm dedim! Hemen atılma öyle. Merak etme rahatça uyuyacaksın!

“Ta-tamam hocam!”

Öznur yine sinirli bir şekilde bana bakarak çekilmemi beklerken, ben içimden derin bir oh çekmiştim. Kenarda yastıklardan birisini getirdi ve tekli koltuğun üstüne koydu.

Sonra yatağın üstündeki fazlalık çarşafı, bana doğru uzattı ve “al bunu üstüne örtersin! Şimdi uyku vakti sabah işini halledeceğiz.” dedi.

Ben sakince koltuğa doğru geçtim ve uzanıp, üstümü örttüm. Bu esnada Öznur ışığı kapattı ve kendi yatağına geçip kafasını yastığa koyduğu gibi, arkasını döndü.

Ben yastığa kafamı koydum ama nedense uyuyamıyor ve rahat da hissetmiyordum. Bazen sağıma dönerek, bazen de soluma dönerek deli gibi bir hale bürünmüştüm.

Öz: Hakan deli danalar gibi dönüyorsun! Lütfen durur musun?

“Kusura bakmayın hocam rahat değil bu sebeple istediğim gibi yatamıyor ve size de rahatsızlık veriyorum.”

Öz: Ne yapalım peki beyefendi?

“Hocam yapılacak bir şey yok ben de biliyorum sadece rahat değilim. Bunu belirtiyorum o kadar!”

Öz: Azıcık sabret, sabahleyin zaten gireceksin odana. Şunun şurasında ne kaldı ki hem?

“Tamam hocam haklısınız! Size iyi geceler diliyorum!”

Konuşma aniden kapandı ve ikimiz de bir şey demeden, sessizlik bize eşlik ederken, uyumayı deniyorduk.

[5 dakika sonra]

Hâlâ rahat edemiyordum ve şuan ki hareketlerim iyice Öznur'u galeyana getirmişti ki, bana doğru döndü ve konuşmaya başladı.

Öz: Hakancığım!

“Hocacığım?”

Öz: Sorunlu musun acaba?

“Şükür değilim, siz?”

Öz: Ben de değilim ama laftan anlasan mı diyorum sana!

Yerimden kalktım ve bir anda Öznur'un üstüme örtmem için verdiği şeyi dürmeye başladım!

Öz: Ne yapıyorsun Hakan?

“Hocam kusura bakmayın size saygım sonsuz ama madem rahatsız ediyorum sizi, ben de dışarıda yatarım size de daha fazla sorun çıkartmam! Alabilirsiniz bunuda...”

Yanından sakince uzaklaşırken, bana şaşkın bir ifadeyle baktı! Ben dış kapıyı açarken arkamdan geldi ve “dur tamam dur!” diyerek omzuma dokundu.

Öz: Tamam seni bu duruma ben düşürdüm. Haklısın! Ama dışarı çıkmana izin vermiyorum! Gel ve diğer tarafta sen uyu! Yani istersen?

Ben durdum ve şaşkın şaşkın baktıktan sonra, garip bir bakışla “emin misiniz?” dedim.

Öz: Eminim ama bak sakın! Benim tarafıma geçmek yok, yatağın sol kısmı senin! Sağ tarafta benimdir.

“Tamam hocam, olur!”

Öz: Haydi geç bakalım!

Öznur'un önüne geçtim ve koltukta benim kullanmam için vermiş olduğu yastığı aldım ve kendi tarafıma koyup izin isteyerek uzandım.

Öznur araya ince ama sanki boyun koruması gibi bir şey koydu ve “iyi geceler!” diyerek arkasını dönüp sessizce uyumaya çalıştı.

Ben de aynı şekilde dedikten sonra, gözleri kapattım ve rahat bir şekilde uyumayı denedim...

[Sabah olur]

Gözüme vuran güneş ışığı beni uyandırmaya yetmişti bile. Esnerken kafamı çevirdim ve sağ tarafa baktım, Öznur hâlâ uyanmamış ve üstü açık bir şekilde uyuyordu.

[Derin bir nefes alır]

Gözlerimi biraz ovuşturduktan sonra, ayağa kalktım ve dışarıdan gelen güneş ışığına doğru bakıp, güzelce vitaminden bir tutam aldıktan sonra, yatağa doğru kafamı çevirdim ve...

Muhteşem götü, inanılmazdı!

Olduğum yerde kalmış ve resmen bir sanat eserini inceleyen kişiler gibi, götünü incelemeye başlamıştım!

Tabi ben biraz meraklı ve bir şeye dikkatimi verdiğim zaman, ona yoğunlaşmayı seven birisiyim.

Bu nedenle yakından görmek için, parmak uçlarımın üstüne yürümeye başladım. Yavaş yavaş, ses vermeden Öznur'a yaklaştım ve dolgun götüne, ağzımın suları akarcasına baktım.

Ya bir şey giymiyordu, ya da ben pek bir şey farkedemiyordum. Çünkü önümdeki manzarada herhangi külot çizgisinden tut, hiçbir şey yoktu.

Hani birazcık da şeytanlık olur ya hani! Bu biraz da azgınlıktan aslına bakarsak, işte bana sesleniyordu!

İçimden bir ses dokunmamı söylüyor ama sonuçlarından memnun olma ihtimalimin, 0 olduğunu hissettiriyor ve alınmaması gereken bir risk gibi duruyordu...

Bu nedenle sadece izledim, izledim ve evet izledim. Çünkü yapacak bir şansım yok ve bunu yapacak cürrete de, sahip değilim açıkçası...

Öznur tam uyku arasında arkasını dönüyordu ki, bir anda kalkıp uzaklaşmaya çalışırken, ayağım yatağın kenarına takıldı ve düştüm!

[Sesten dolayı uyanır]

“Aaah yaa off!”

Öz: Hakan! İyi misin?”

“Iyiyim hocam!”

Yerden kalkmaya çalışırken, aniden alnımdan kan gelmeye başlamıştı! Bir anda Öznur yerinden endişeyle kalktı ve hemen alnım için kıyafetinin bir tanesini yırttığı gibi, alnıma bastırmaya başladı.

Ben ayakta zor duruyordum ve sanki gözlerime hafif karartı iniyordu! Bir anda yavaşça oturmak için koltuğa geçmek istiyordum, fakat sesler sanki kulağıma yankı ediyor, nefesim sıklaşıyor ve gücümü kontrol altına alamıyordum?

Ve bir anda düşmüş ve bayılmıştım...

Öz: Hakan! Hakan! Hakan!

Gözlerim yavaş yavaş açılırken, beyaz önlüklü bir kadını ve Öznur'u yan yana görmüştüm. Elime, koluma bakarak ne olduğunu anlamaya çalışırken. Öznur bana “iyisin iyi! Sadece kısa bir sarsıntı geçirdin!” demişti ama ben hatırlamıyordum.

“Ne oldu bana?”

Öz: Düştün odada kafanı vurdun, ufak bir sarsıntı geçirdin o kadar. Şükür başka bir şey olmamış sana!

Bunları söyleyince, hafif hafif hatırlamaya başlamıştım. Elimle alnıma dokunmaya çalıştığımda, hemşire bana “oraya dikiş atıldı, lütfen dokunmayın!” demişti.

“Dikiş mi neden?”

Öz: Siz gidebilirsiniz bir şey yoksa eğer Doktor Hanım!

Dr: Tamamdır sadece bir ilaç yazdım ne olur ne olmaz! Ağrısı falan olursa kullansın diye ve lütfen dikkat etsin!

Öz: İyi misin Hakancığım?

“Hocam anlamadım ki? Yani iyi gibiyim! Fakat tek hatırladığım en son sizinle konuşuyordum ve yere düştüğümde siz kaldırdınız o kadar!”

Öz: Sanki sen bir şeyden kaçar gibi gitmeye çalışıyordun! O an takıldın ve düştün. Ben de yerimden aniden kalktım, yanına geldim! Alnından kan sanki bıçak kesiği gibi akıyordu ve sen o an bir anda kendini kaybettin!

“Off Allah'ım ya! Size de iş çıkardım hocam! Affedin...”

Öz: Ne işi Hakan? Senin sağlığın çok daha önemli! Sizden, senden ben sorumluyum! Yanınızda olmam lazım!

“Teşekkürler Hoca! Bu arada doktor çıkmama izin verdi mi? Çıkabilir miyiz buradan? İçerisi bunaltıcı biraz da...”

Öz: Ha sordum onu, bu açından sıkıntı yok dedi! Yani çıkış yapabiliriz.

“O zaman toparlanmama yardım edebilir misiniz lütfen?”

Öz: Tabii ki!

Yerimden yavaşça kalkıp doğruldum ve dikildim. Biraz başım dönüyordu, fakat yürüyebilecek haldeydim.

Bir an adım atarken dengemi kaybediyordum ki, Öznur hemen destek çıkıp bana sarılarak tutmuştu ve dudakları, dudaklarıma denkti.

O an gözlerinin içine derin derin bakmıştım ama hiç gözlerini kaçırmadan bana “istersen çıkalım buradan?” diyerek, cevap bekledi.

Kafamla onayladıktan sonra, birlikte hastanenin dış kapısına geldik ve gelen bir taksiyi çevirip, otele geri dönmek için yolumuza koyulduk.

40 dakikalık bir yol sürecinden sonra, otelin önüne geldik ve taksiye ücret ödemesini yaptıktan sonra yeni bir kart talep etmek için, hocamızın eski öğrencisinin odasına gittik.

Kendisiyle Öznur hoca görüşme yapmak istedi, bu nedenle ben de dışarıda bir süre bekledim! 5 dakika sonra Öznur dışarı çıktığında, elinde yeni bir kart vardı ve bana kartı uzattığı gibi “artık odana girebilir ve dinlenebilirsin!” demişti.

Kendisine “teşekkürler!” dedikten sonra yanından uzaklaştım ve odama çıkmak için asansörlerin olduğu tarafa doğru yürüdüm.

Asansör düğmesine bastıktan 2 dakika sonra, asansör gelmişti. Tam kapı açıldığında binecektim ki, bir anda karşımda Suna belirdi.

Su: Hakaan???

“Merhaba Suna!”

Su: Allah'ım ne oldu sana? İyi misin ne bu hâl böyle ya ne ara oldu bu?

“İyiyim iyiyim sadece ayağım takıldı yere düştüm, kafayı hafif vurduk tabii bu nedenle de dikiş atıldı o kadar!”

Hemen dibime geldi ve göğüs kafesime elini attığı gibi, diğer eliyle de kafama biraz bakındı.

“İyiyim cidden! Sadece odama gidip dinleneceğim ve biraz karnım aç. Bir kaç şey almıştım gelirken, onlarla da biraz atıştırırım hem!”

Su: Ya dur! Seninle geleyim ben de haydi gidiyoruz!

“A-ama hiç gerek yo-...”

Su: Sessiz ol! İyi değilsin sana yardımcı olmak zorundayım.

Koluma girdi ve benimle tekrar asansöre bindiği gibi, kendi katımıza doğru çıktık. Asansörden indikten sonra, koridorda biraz yürüdük ve odamın önüne gelince yeni kartı okuttuktan sonra, odama girdik.

İçeri girdiğimde yavaşça oturmam için bana uyarılarda bulundu ve koltuğa oturup, birazcık dinlenmeye başladım. Gözlerimi biraz kapatıp esnedikten sonra, Suna bir anda karşıma dikilip bana seslendi.

Su: Al bakalım şunları, buz dolabında duruyordu çıkarttım. Ben şimdi sana şöyle bir duş alman için küveti hazırlayacağım, biraz bekle tamam?

“Gerek yok zaten bak, kafamda dikiş var nasıl duş alacağım görmüyor musun Suna?”

Su: Onun çözümü basit! Bak şurada ecza dolabı var oradan ben getireyim lazım olan ne varsa, senin yaranın üstünü kapatır, su almasını da önledik mi her şey tamamlanacak!

“Ya zahmet etmesen olmaz mı? Hem seni de yormuş olacağım! Mahcup hissettiriyorsun beni ya Suna...”

Su: Zahmeti falan yok! İyi değilsin ve kendine gelip toparlaman lazım! Akşam da yemekte ne varsa yersin bir güzel, kendine de gelirsin en kısa sürede. Ben seni böyle görmek istemiyorum, beni de üzüyor hem böyle bir şey yaşaman!

O an kalben bir çarpıntı yaşamıştım! Sonuçta birisi tarafında belirgin şekilde önemsendiğini anlamak, insana biraz olsun mutluluk katıyor...

Su: Sen bekle ben iki dakikaya her ne varsa, hepsini halletmiş olurum!

Hemen gitti ve ecza dolabını açıp, ne varsa içinden çıkarttı ve sırayla kolonya sıkıp dezenfekte ettikten sonra da, işlemlere başladı.

Kafamdaki kapalı kısmı açtığında çok şaşırmış ve gözleri dolarak, gözlerime baktı! Sadece susmuştum ve ay gibi parlak suratına bakarak, yutkundum.

Su: Acıyor mu? (hüzünlü)

“Hayır, cidden acımıyor sakin ol!”

Elinin tersiyle gözlerini sildi ve derin bir nefes alıp, yaranın etrafını dikkatli şekilde temizleyerek, yaramın su almamasını uygun şekilde ayarlamak için bir kaç şey yapıyordu!

[Beş dakika sonra]

Su: Oh bak eskisinden bile daha iyi oldu, artık suyun altına bile girersin bu şekilde! Ellemezsen açılmaz...

“Teşekkür ederim Suna!”

Garip bir şekilde yanıma oturduktan sonra, sağ elini yanağıma uzattı ve gözlerime bakarken “bir şey değil, her zaman yanında olabilirim!” diyerek beni teselli etmeye çalıştı...

[Sadece teselli mi?]

5 dakika sonra Suna odaya geri geldi ve “haydi kalk bakalım, her şey hazır güzelce uzan!” diyerek, beni kaldırdı.

Yerimden kalkarken, bana destekte bulundu ve küvete kadar beni getirdi sonra da benden küvetin içine girmemi bekledi. Ben tam girecektim ki, beni durdurup dik dik baktı.

“Ne oldu?”

Su: Böyle girilmez çıkar üstünü!

“Ya şey...”

Su: Arkamı mı döneyim?

“İyi olur!”

Su: Tamam nasıl istersen...

Üstümdekileri çıkarttıktan sonra küvetin içine sağ ayağımı uzatmak için adım atacaktım ki, yerde duran sabuna bastım ve...

Su: Hakan!!!

Şükür ki bu sefer iki elimi de duvara atıp destek aldım ve “Sakin ol, bir şey yok!” dediğim gibi küvetin içine girmeye başladım. Ilık suyun kendisi o kadar güzel geliyordu ki, kendimi direk küvetin içine sakince bıraktım.

¦DEVAM EDECEK¦

Yorum Yap

Yorumlar