BÖLÜM 3 [İLK AKŞAM YEMEĞİ]
[Kapı çalma sesleri!]
Offff n'ooluyor be? Gelen sesler gittikçe artıyor ve sinir katsayımda artıyordu. Yerimden hışımla kalktığım gibi kapıya yürüyordum ki, üstümde bir şey olmadığını hatırladım ve hemen bir şort ve tişört giyip geldim.
Kapıyı anlık bir sinirle sertçe açınca, karşımda bir an Öznur Hoca'yı görünce hemen kendime gelip özür dileyerek süt dökmüş kediye bağladım.
Öz: Ne bu sinir? Kaç dakikadır çalıyorum kapını Hakan! Bir şey oldu sandım sana! Şükürler olsun açtın yani. Eğer ki kapıyı açmasaydın, otel yetkililerini arayıp kapını açtıracaktım.
“Hocam ben biraz derin uyurum, çok özür dilerim! Tekrardan kusuruma bakmayın. Bu arada, merakımı mazur görün. Ne için gelmiştiniz acaba?”
Öz: Saatin kaç olduğundan haberiniz yok galiba beyefendi? Yemek saati geldi! Haydi şimdi ayaklarına ne giyiyorsan giy ve düş önüme, aşağı ineceğiz!
“Tamamdır Hocam hemen geliyorum müsaadenizle!”
Kapıyı tekrar kapattım ve hemen ayağıma crocsları giydiğim gibi gözlüğümü de taktım ve kapının önüne çıktıktan sonra, Öznur'la birlikte asansöre bindik.
Öznur önümde yürürken giydiği dar ve kısa şort götüne yapışıyor hatta, içine giydiği külot inceden hatlarını belli ediyordu.
Asansörün önüne geldiğimizde, düğmeye bastı ve bir alt kattan gelen asansörün gelmesini biraz bekledikten sonra, hemen bindik.
Öznur Hoca aynaya bakarak saçlarını düzeltirken ben üstümü başımı düzeltmeye çalışıyordum. Tabi şunu farkettim ki, ben odadan çıkarken altıma sadece şort giymiştim...
O an içimden kendime “sıçtın Hakan! Kesin farkedilir şort kısa hem!” dedim ve daha asansör inmeden, düğmeye bastım.
Öz: N'apıyorsun Hakan?
“Ho-hocam ben cüzdanı unutmuşum da o sebeple bir odaya çı-...”
Öz: Kapı kartın yanında mı?
“E-evet hocam!”
Öz: Tamam o zaman pek dert etme! Hem cüzdanını odadan kim alacak? Öğrencisin zaten ne bulabilirler ki.
“Şey ama ho-...”
Öz: Hakan kapı açıldı hadi tatlım! Düş önüme herkes bizi bekliyor çabuk ol canım benim!
Bunu dedikten sonra artık bir şey yapamazdım ve önden çıktığım gibi, yavaş ve sakince yürüyerek açık restauranta geldik.
Biz öğrenciler için, özel masa otel yönetimi tarafından ayırtılmıştı bile. Sadece iki tane yer kalmıştı ve beni mutlu eden tarafıysa bu sandalyeler yan yanaydı.
Ben biraz beyefendilik olsun diye, hemen Öznur'un sandalyesini çektim ve “oturun lütfen” diyerek, iyi niyet göstermiştim.
Kendisi suratındaki sinirli ifadeyi bozmadan, oturdu ve bana bakarak oturmamı bekledi. Ben de sandalyeyi çektiğim gibi oturdum ve yemek yemeye yavaşça başladım.
Yemek yerken ara sıra Öznur'un üstüne giydiği tişörtüne dikkat ettiğimde, memelerini sıkı sıkı tutan o sütyen memelerini daha dolgun tutuyor ve çatalını gösteriyordu.
Bir an oraya odaklandıktan sonra, aşağıdan çavuş hareketlenmeye başladı ve beni hafif bir öksürük tutmuştu. Hemen bacağımı, bacak üstüne atarak kapattım ve bekledim.
Öznur sağ eliyle saçını kulağının arkasına attı ve gözlerime derin derin bakmaya başlayınca daha fazla öksürmeye başlamıştım.
Hemen kafamı çevirdim ve masanın üstünde duran suyu içmek için elime aldığım gibi direk diktim. Masadaki arkadaşlarım bana bakarak hepsi bir ağızdan “boğulacaksın!” derken, Öznur hoca kafasını çevirdi ve yemeğine devam etti.
Sonunda kendime gelmiştim. Ancak, çavuş aşağıdan hâlâ kendini belli ediyor ve kafası kalp gibi ritimli bir şekilde atıyordu.
Birazcık kendimi düzeltmeye çalışıyordum belli etmeden. Fakat bu esnada Öznur eliyle işaret ederek, “Şuradaki peçeteyi uzatır mısın?” dediği zaman, ben tam uzanıyordum ki, bir anda kucağıma kola dolu bardak düştü ve beyaz şortum komple ıslandı.
Bir anda kafamı döndürdüğümde, Öznur hoca aşağı bakıyordu ki ben elimi oraya atınca gözlerime bakarak “Tüh elim çarptı Hakan!” dedi.
[İç çektim ve]
“Sorun değil hocam olacağı varmış!”
Öz: Kusura bakma farkında değildim canım yaaa...
Kafamı önüme eğdim ve aldığım peçeteleri, şortumun üstüne koydum ama koysam ne olacak ki? Zaten baya ıslanmıştı ve maalesef ki, Öznur çabalarıma rağmen görmüştü...
Bir süre geçtikten sonra, şortum biraz olsa bile kurumuştu. Yerimden kalkıp, sandalyemi düzelttikten sonra sinirli bir hale bürünmüştüm ve bu nedenle hızla asansörlere yürüdüm.
Ben yürürken arkamdan bir anda Suna'nın omzuma dokunmasıyla bir anda arkama döndüm ve sinirli bir şekilde “Ne var? Ne oldu?” dedim.
Su: Sakin ol be! Merak ettim geldim arkandan tavrına bak! Keşke merak edip gelmeseydim allah allah...
“Ya cidden özür dilerim, anlık oldu!”
Su: Yahu sinirlisin diye manyakça tepkiler vermene gerek yok Hakan!
“Tamam tamam haklısın vallahi özür dilerim! Cahilliğime versen Suna?”
Su: Öff hadi affediyorum ama bir daha olmasın bak!”
“Söz veriyorum hatta izci sözü!”
Su: Bak sen! İzci sözünü de biliyorsun demek haa? :)
“Babandan öğrendim sonuçta.”
Birbirimize bakarak gülerken bir anda arkadan Öznur belirdi ve bizlere garipçe bakarak “burası koridor! Gülüp oynama yeri değil!” diyerek sertçe bir tavır almıştı.
Suna ve ben ne olduğunu anlamaya çalışırken, hoca arkasını dönüp gitmişti. Bunu pek önemsemedik ve bir yere oturup biraz sohbet ettik.
[Yarım saat sonra]
“Ben artık gideyim Suna. Tekrar görüşürüz!”
Su: Ya şey. İstersen biraz plajda serin serin sakince yürüyebiliriz.
“Suna çok isterim ama yorgunum!”
Su: O zaman ben seni tutmayayım...
“Kendine iyi bak!”
Su: Sen de!
Yavaş yavaş Suna'nın yanından uzaklaştırken, aklımda hâlâ Öznur'un yaptığı hata vardı. Kafamın bir tarafı “bilerek yapmadı” diyordu! Fakat diğer taraf “Sana iş atıyor!” demişti.
Bunları düşünerek odamın kapısına kadar gelmiştim bile. Ancak, kartı kapıya okutmaya çalıştığımda bir sorun oluyordu! Kapı açılmıyor?
Haydaa! Belki tekrar okutmam gerekiyordur? Kartı biraz tişörtüme sürttüm ve tekrar okutmaya çalıştım.
“Yok olmuyor!”
Sinirle, tekrar tekrar 5 dakika boyunca denedim! Ama olmadığı için daha fazla sinirlendim ve kapıya yumruk attım!
[Yumruk sesi]
“Aaaaahh ananı s*****m!”
[Kapı açılma sesi]
Öz: Hakan?
“Ahh! Hocam?”
Öz: N'oluyor napıyorsun sen?
Diğer elimle, elimin bileğini tutarak “Kapıyı açmaya çalışıyorum hocam!” demiştim.
Öz: Düzgünce okutsana o zaman?
“Olmuyor ki hocam!”
Öz: Dur bakalım 1 dakika kartımı alayım ben!
Öznur kapıyı kapattı ve 2 dakika sonra kartını cebine atarak, kapıyı kapattığı gibi yanıma geldi.
Öz: Ver bakalım!
Kartı uzattığım gibi, sensörün üstüne bastıra bastıra okutmaya çalıştı! Durmadan denedi ama sonra Öznur şunu söyledi “Acaba üstüne sıvı döktüğümde yanlışlıkla, buna mı sıçradı? Normalde okurdu!” dedi...
İçimden bir an “Amk gece gece dışarıda kalacağım!” demiştim.
Öz: Bir yönetmeliğe gidelim. Eğer ki oradalarsa, sana yeni bir kart ayarlayalım şimdi. Gece gece dışarıda kalma! Ne olur, ne olmaz!
Öznur Hoca'yla birlikte, asansöre bindiğimizde ben asansörün içinde kenara yaslanmıştım ve gözlerimi dinlendirirken laf attı.
Öz: Aman yine uyuma!
“Kartım çalışsaydı odada uyurdum hocam!”
Öz: Dert etme halledilir.
Bir şey demeden, sessizce kapının açılmasını bekledim. Gözlerimi açtığım vakit, önce Öznur'un önden çıkmasını bekledim ve arkasından da ben çıktım.
Önümde yürürken, her zaman olduğundan daha fazla kalçasını kıvırta kıvırta yürüyordu ve dikkatli incelediğimde, ne bir külot ne de tanga giymemiş gibi görünüyordu.
Kafamdaki deli düşüncelerin şu an durması ve bazı sorunları çözmem gerekiyordu. Bu nedenle dikkatimi değiştirdim ve Öznur'la yönetmeliğe geldik. Biraz beklemeye ve kimse var mı diye seslendik ama ne hikmetse ne ses vardı, ne de birileri.
Öz: Kimse yok gibi duruyor. Neredeler acaba?
“Hocam acaba birilerini mi arasak?”
Öz: Kimi?
“Buranın sahibi sizin öğrenciniz değil miydi? Arasak bence yardım eder!”
Öz: Bu saatte arasak ne olacak? Ben açacağını pek sanmıyorum.”
“Eee o zaman ne yapacağım şimdi?”
Öznur bir an durdu ve sonra da “İstersen benim odamdaki koltukta uyuyabilirsin, hem dışarıdan iyidir!” diyerek, teklif sunmuştu.
“Yok hocam teşekkür ederim. Ben olmadı plaja gider, şezlonglara uzanırım. İdare ederim sağ olun!”
Öznur hiç kendinden ödün vermeden dalga geçer bir şekilde gülerek “siz bilirsiniz küçük bey!” demişti.
Yavaşça yürüdü ve gözden kaybolup gitti. Ben de yavaşça yürüyerek plaja gittim ve şezlonglardan birisine uzandığım gibi, gözlerimi kapattım.
Deniz sularının kıyıya vurma sesi ve hafif hafif esen rüzgâr güzel hisler uyandırıyor, mutlu ediyordu beni.
Rahattım, etrafta kimse yoktu ve bütün plaj bana ait gibiydi adeta...
[1 saat sonra]
Hayda bu rüzgâr iyice soğumaya başladı. Üşüyorum, bu ne soğuk böyle? Bir anda neden bu kadar soğumaya başladı ki hava?
Kollarımla kendimi sararak ısıtmaya çalışıyordum. Ancak, ne yaparsam yapayım fayda etmeyeceği belliydi.
Şimdi ne yapacağım? Odama giremiyorum sıcak bir yer yok! Diğerlerinin odasına girmek istesem, beni asla almazlar.. Suna desen kızlarla birlikte kalıyor. Allah'ım?
Acaba kapısına mı gitsem? Aman boşver sanki çok mecburdum da Öznur'a kalırım burada sabaha kadar. Sonra otel yönetimi yeni bir kart verir, ben de tekrardan odama dönerim!
Bunları kendi kendime söylerken, aklımda bir taraf “donmaktansa git çal kapısını!” diyordu.
Bir anda ayağa kalktım ve saçımı kaşıyarak derin nefes verdim...
“Öfff tamam amına koyim gidelim bakalım!”
Hızlı hızlı otelin içine tekrar girdim ve asansöre doğru yürüdüm, önüne geldiğim vakit düğmeye bastım.
Asansör hemen bulunduğumuz kata gelmiş ve ben de çıktığım gibi hızlıca Öznur'un kapısının önüne geldim ve kapıyı tıklatmaya başladım.
Kapının önünde heykel gibi duruyor ve Öznur'un gelmesini bekliyordum. En sonunda içeriden sesler geldi ve delikten bakmış olmalı ki açtığı gibi, saçları dağınık halde “hoş geldin!” diyerek içeri davet etti.
Yavaşça içeri geçtim ve odanın ortasında dururken, bir kaç şey farketmiştim. Yatak bozulmamıştı, yani üstüne yatılmamış.
Koltukta ise bir iz yoktu, ağırlık verildiğine dair. Ayrıca kenarda bir kahve bardağı vardı ve üstünden hâlâ dumanlar geliyordu.
Öz: Kusura bakma uyuya kalmışım. Ne oldu bakalım? Şezlong rahat mı değildi yoksa?
“H-ha? Evet hava biraz da soğudu bir anda nedense? Hem üşüdüm, hem de rahat edemedim hocam!”
Öz: Geç bakalım şöyle sen!
“Tabi hocam.”
Öz: Ben de şu bardağın içindeki nane lavanta karışımlı kokuyu dökeyim, yeteri kadar iyi geldi.
“Tamamdır hocam!”
Bardağı aldığı gibi lavaboya gitti ve ben de ayağa sessizce kalkıp, yatağın yanına doğru yaklaştım.
Hafif havayı koklayınca lavanta ve nane kokusunu alamamıştım? Peki Öznur neden böyle dedi ki?
Tam yatağın yanında dururken, arkamdan Öznur bana seslendi.
Öz: Hakan n'apıyorsun orada?
“Hocam-...”
BÖLÜM 3 SONU
¦DEVAM EDECEK¦