BÖLÜM 2 [İLK GÜN]
Otel odalarımızı seçerken, bir kura çekme olayı olmuştu.
Otel içerisinde bizlerin yerleşeceği odalar, genel olarak 2 kişilikti. Ancak son 3 oda tek kişilikti ve biraz daha kaliteliydi.
Zaten odalardan bir tanesi, Öznur hocaya ayrılmıştı. Bu yüzden 2 oda vardı. Bunun için bir kaç tane kürdan ayarladık ve en kısa çeken, odanın sahibi olacaktı.
Herkes, sırayla kürdanlarını çekiyor ve birer birer en büyüğü çekenler, eleniyordu! Sıra bana gelmişti.
Biraz bekleyip kararsız kaldım, fakat en sonunda bir tanesini çektim ve...
E-evet en küçük kürdanı çekmiştim. Tek kişilik oda benim olmuştu. O an biraz kendimi bozmadan, soğuk bir şekilde “Vay en küçük kürdanı çekmişim!” diyerek, cool durmaya çalıştım.
Bir kaç sınıf arkadaşım durumu beğenmedi, aslında benim tek kişilik odada kalacak olmamı, beğenmemiş ve Öznur Hoca'ya itirazda bulunmuş.
Öznur Hoca hemen araya girdi.
Öz: Kusura bakmayın ama Hakan'ın şansı yaver gitti ve en küçük kürdanı çekti. Duruma itiraz etmeyin!
Bunu söyledikten sonra, gözlerimin içine derin bir bakış attı. Hemen otel müdüründen, odamın anahtarını talep ettim.
Müdür, bana ve Öznur Hoca'ya odalarımızın karşılıklı olduğunu, hatta odalarımızın en üst katta olduğunu söylemişti.
Öznur Hoca ve ben diğer arkadaşların yanından ayrıldık, müdür önümüzden giderek bizi odalarımıza götürürken.
Öznur Hoca eski öğrencisinin durumunu merak edip müdüre sordu.
Müdür, en yakın arkadaşıymış ve birlikte kurup, borç alıp hatta 2 kez batıp, şimdilerde ise bu büyük oteli beraber yönettiklerini anlatıyordu.
Harbi bir başarı hikâyesine benziyordu aynı!
Daha bir çok şey anlatıyordu ancak, ben fazla önemsemedim. Onlar konuşurken çoktan yukarı kata çıkmıştık, adam bizi odalarımızın önüne kadar getirdi ve anahtarları verdiği gibi, asansöre bindi gitti.
Öznur Hoca bana, ben de Öznur Hoca'ya bakıyordum. En sonunda, ilk cümle ondan gelmişti.
Öz: Eğer ki, herhangi bir durum olursa yardım edebileceğim. Kapımı çalman yeterli Hakan!
“Teşekkür ederim Hocam. Aynısını ben de size söylemek istiyorum, elimden gelen bir durum olursa. Kapımı çalmanız yeterli, iyi günler!”
İkimizde oda kartlarımızı okuttuk ve içeri girdik. Odaya girdiğim gibi sağda bir kapı vardı.
İçeriye bakmak için kapıyı açtığımda, gerçekten gözlerime inanamadım!
Kocaman bir banyo ve büyük bir jakuzi vardı! Sonra kapıyı sakince kapattığımda, biraz içeri doğru geçmeye başladım. Oda büyük ve ferahtı! Kocaman bir yatak, büyük bir dolap ve televizyon vardı müthişti.
Daha anlatılacak çok şey vardı fakat, benim tek istediğim şey üstümü değiştirip, aşağı inip biraz yüzmekti.
Güneş kremi, havlu, şapka, şnorkel, deniz gözlüğü ve bir kaç şey daha alıp, aşağı indim.
Plaja doğru giderken, arkamdan gelen sesle kendime geldim.
Öz: Hakan!
“Hocam?”
Öz: Nereye, balık mı avlayacaksın? :)
“Birazcık keşfe çıkacağım hocam! İsterseniz gelebilirsiniz! :)”
Öz: Aslında olabilir! Eski yüzücüyüm ben!
“Ciddi misiniz? Bilmiyordum!”
Öz: Eskiden yüzme takımındaydım, bir kaç kez 1. oldum. Normal denizlerde düzenlenmiş yüzme yarışlarında, biraz bulundum!
“Baya tecrübelisiniz yani!”
Öz: Yani, evet! :)
Öznur Hoca'yla beraber plaja doğru gittik. İlk baş bir tane şezlong'a oturduk. Öznur hoca üstüne giydiği uzun şeyi çıkarınca, vücudu ortaya çıkmıştı.
İlk kez vücudunu bu kadar yakından ve derinlemesine görüyordum.
Gri ve dar bir bikini giyinmişti, vücut hatları keskin gözüküyor ve güzel bir göz zevki sunuyordu. Farkettirmeden hızlı bakışlar atarak, vücudunu saf haliyle süzüyordum.
Ayağa kalktı ve elini çantasına atıp, güneş kremi çıkardı. İlk baş biraz karnına sıktı ve yaydırdı, oradan da bacaklarına geçti ve her tarafına güzelce kremi dağıttırdı.
Sonra kremi bana doğru uzattı.
Öz: Sırtıma Güneş kremi sürebilir misin canım?
“Tabi hocam sürerim.”
Öznur Hoca'nın arkasına geçtim ve ilk baş kremi elime sıkıp, sonra sırtına yaydırmaya başladım. Sırtına kremi sürerken, hafifçe mıncıklamaktan çekinmiyordum.
Kremi sürdükten sonra ayağa kalktım ve “hocam tamamdır sürdüm!” diyerek, gitmeyi bekledim.
Öz: Eee sen sürmeyecek misin?
“Yok Hocam, böyle iyiyim!”
Öz: Aa! Delirdin mi? Hava çok sıcak vücudun mahvolur! Gel ben sana süreyim, öyle gireriz.
“Ta-tamam o zaman!”
Öznur Hoca kalktı ve vücuduma kremi aynı benim yaptığım gibi yaparak, sürmeye başladı.
Ova ova, kremi yaydırdı ve sırtıma geçti. Vücudumun her tarafı kremle mühürleniyordu. Sonra önümde eğildi, bacaklarıma da krem sürmeye başladı.
Kremi sürerken memelerini görebilmek için kafamı eğmiş, göğüslerinin çizgisine ve etrafına göz gezdiriyordum.
Bir ara kafasını kaldırdı ve gözlerime baktı, o an cidden tırstım ancak kendisi küçük bir gülücük attıktan sonra devam edince korkum geçti.
Kremleme işi bitince, ayağa kalktı. Çantasından deniz gözlüğü ve şnorkeli çıkardı. Saçlarını toplayıp bir bone giydi ve gözlüğü taktı.
Sonra birlikte denizin içine doğru ilerlemeye başladık. Ayaklarımızdan yavaş yavaş, dizlerimize ve oradan da, göğüs kafesimize gelmeye başlıyordu deniz suyu.
En sonunda denize komple girmiştik, ben tabi uzun olduğum için su boğazıma kadar geliyordu. Ancak Öznur'un ayakları, yerden kesilmişti.
“Yardıma gerek var mı hocam?”
Öz: Yok iyiyim böyle, haydi dalalım!
Tamamdır dedim ve birlikte daldık. Zamanında izlediğim videolar sayesinde, zor olsa bile. Suyun altında, nefessiz 4-5 dakika boyunca kalabiliyordum.
Su berrak ve görüş netti, etrafta büyüklü küçüklü, renkli renkli balıklar ve küçükte olsa mercan kayalıkları vardı.
Öznur Hoca biraz önüme geçti ve önümden yüzmeye devam etti. Bana eliyle küçük yengeçleri gösteriyor, birlikte dibine yaklaşıyorduk.
Biraz inceledikten sonra, Öznur yukarıyı işaret etti ve birlikte yüzeye çıktık.
Öz: Biraz nefeslenelim! Sonra bayılır kalırız maazallah zaten baya açılmışız farkında olmadan Hakan.
Arkama kafamı çevirdiğimde anlamıştım ki, cidden çok uzaklara gitmiştik. Biraz nefeste almalıydık.
“Haklısınız hocam!”
Öz: Yalnız, denizin altı çok güzel.
“Mercanlar, balıklar ve yengeçler. Çok güzel görünüyor hocam!”
Öz: Bu arada şu ne?
Kafamın üstünde duran go-pro kamerayı görmüş ve merak etmişti.
“Hocam Youtube kanalım için, ara sıra Mersin'de denize girdiğimde, böyle çekimler yaparım hep.”
Öz: Buradan baya iyi görüntü çıktı yalnız, şu ana kadar!
“Daha fazlası bile çıkar hocam, bence tekrar dalma vakti geldi artık!”
Öz: Tamamdır. Haydi dalalım!
Tekrar nefeslerimizi alıp, daldık. Bir sürü balık yanımızdan geçiyor. Bazen onları yakalamaya çalışıyordum.
Zamanı güzel geçirirken artık Öznur hoca'da yorulmaya başlıyordu halinden ve yüzüş stilinden anladım.
Biraz daha oyalandıktan sonra, artık kıyıya dönmeye başlamıştık. Ayaklarımız, yavaş yavaş kumlara değiyordu! Öznur önümde yürüyor, ben de arkasından geliyordum.
Artık su sadece dizlerine kadar geliyordu. Ben de arkasında olduğum için, saçlarından başlayarak gözlerimi kalçasına kadar devirdim.
(Bone'yi çıkardı)
Götüne baktığımda, deniz suları damla damla dökülüyor. Güzelim götü, güneş gibi parlıyordu.
Tam bu esnada, Öznur bir anda bacağını tutmaya başladı. Hemen arkasından koştum ve “hocam iyi misiniz?” diyerek durumu sordum.
Öz: Bacağıma kramp girdi, off fena acıyor.
O an aklıma Öznur'u kucaklayıp, şezlong'a taşımak geldi.
“Durun bir Hocam! Yardım edeyim!”
Kendisi kolunu uzattı ve omzundan destek alarak, yavaş yavaş şezlonglara geldik.
Şezlong'a oturduğumuz gibi , Öznur sakince uzandı!
“İyi misiniz Hocam?”
Öz: Ahh, teşekkür ederim Hakan! Hâlâ acıyor ama geçer birazdan.
Öz: İyi ki daldığımız zamanlarda olmadı, yoksa şimdiye belki...
“Hocam ben boşuna mı varım?”
“Gerekirse, taşırım bile!”
Hafif bir tebessümle, teşekkür etmişti bana. İçimde o an, büyük bir mutluluk vardı. Sonuçta aşık olduğum kadının bana gülmesi bile, benim için bir başarı gibiydi.
Bir an konudan bağımsız olarak, alakasız bir şekilde aklıma soru sormak gelmişti.
“Hocam ayıptır sorması. Merak ettiğim bir, husus var!”
Öz: Sor çekinme.
“Hocam, instagramda soyadınız Sarmaç ama listede Çarkip?”
Öz: Evet?
“Hangisini kullanıyorsunuz?”
Hafif gülmüştü sanki şunu der gibi gülüyordu “bunu mu düşündün amk” tepki ayni böyleydi.
Öz: Sarmaç eski eşimin soyadı ama Çarkip kendi soyadım Hakancığım.
“Peki, evli değilsiniz o zaman?”
Öz: Evet değilim. :)
“Neden yüzük takıyorsunuz, hâlâ?”
Öz: Erkekler bir tık uzak dursun diye, yoksa çıkartırım yani. Hatta istiyorsan çıkartayım? :)
“Hocam benim ne haddime, o sizin kararınız, ben size karışamam!”
Hafif bir kırmızı olmuştum. Öznur ciddi ciddi bakmaya başlamıştı.
Öz: Şaka yaptım. :) :) Hemen kızardı yüzün. Sakin ol!
Bir şey dememiştim ama rahatlamıştım. Aslına bakarsak neden hemen endişe duyduysam? Sonuçta, gülmeyle karışık söylemişti.
Biraz oturduktan sonra kalktım.
“Hocam, ben artık odaya çıkayım. Bir duş alayım. Kendinize iyi bakın!”
Öz: Dur beraber çıkalım. Bana bu kadar yüzmek, artık yetti bile.
Beraber, yavaşça yürüyorduk. Ben, her zaman olduğu gibi yine yere bakarak yürüyordum.
Öz: Azıcık kafanı kaldır, yakışıklı çocuksun. Kızlar falan görsün, hem maaşallahın var Hakan!
“Hocam, iltifatınız için çok teşekkür ederim. Ancak, diğer kadınlar ya da kızlar pek umurumda değil!”
Öz: Neden peki?
“Öyle, yani. Buradaki kadınlar güzel olabilir ama istediğim kadın başka!”
Öz: Nasıl bir kadın istiyorsun ki?
Bir an sazan gibi atlayarak bu soruya şu cevabı verdim; “sizin gibi yani!” (inanılmaz bir acemilik Hakan!)
Bir sessizlik çöktü ve ikimizde susmuş ve yürümeye devam etmiştik. Artık otel'in içine kadar girmiş ve asansöre gelmiştik.
İkimizinde, aynı anda düğmeye eli gitmiş ve ellerimiz birbirine değmişti.
Bir an durdum. Öylece bekledim. İkimizde, elimizi çekmedik. Fakat arkadan gelen turistler asansöre binince, odalarımızın bulunduğu katın düğmesine bastık.
Yukarı çıktığımızda ikimiz de birbirimize “görüşürüz!” dedik ve odalarımıza girdik.
Girdiğim gibi, güzel bir duş almaya başladım ve Öznur'un güzel götünü hayal ederek, temiz bir 31 çekiyordum. İçine girdiğimi güzelce düşünüyor ve her tarafını hafızamda gezdirerek, derya denizinde yüzüyordun sanki...
Bir süre sonra Sikim iyice şişmiş, morarmış ve damarlar adeta yollar misali ortaya çıkmıştı...
Ağzımdan zevk iniltileri çıkarken kremli sikimi sıvazladıkça taşaklarıma hafif hafif vuran parmaklarım temasın etkisiyle “şap şap şap!” sesleri çıkartıyordu adeta.
“OĞĞF ÖZNUUURR”
Artık tutamadım kendimi. Ne varsa içimde, saldım ve banyo'nun duvarına tazyikli akıtarak bolca spermlerimi bıraktım.
Mastürbasyonun verdiği zevk yüzünden, bacaklarım biraz tutmuyor ve derin derin nefes alıyordum.
Bir süre bekledikten sonra, duvara su tuttum ve spermlerim deliğe aktı gitti. Sonra da abdest alıp çırıl çıplak çıktım duştan.
Su damlaları yerlere akarken yatağın üstüne zıplayarak atladım ve serin rüzgâr'ın etkisiyle uyuya kalmıştım...
¦DEVAM EDECEK¦