Yeni bir yere yolculuk her zaman biraz gizem, bazen de endişe doludur. Maren'le vadiden aşağıya patikalardan ve hatta dik uçurumların kenarından yürürken, nedense Maren'in bizi iyi bir yere götüreceği hissi vardı. Bir yandan da, yeni Ostron düzeninin bize uygun olup olmayacağı endişesi vardı. Vadide bu kışı geçirmemiz zordu ve Nordon'da şansımız olup olmadığını yoklayacaktık. Arkamızda Arten'i ve bebekleri bırakmış ve umutlu haberlerle dönmek üzere yola çıkmıştık.
Köye yaklaştığımızda, Maren'e yavaşlamamız gerektiğini söyledim. Sonra, onunla birlikte tepeden köyü izleyebileceğimiz bir sütre arkasına geçtik. Henüz hava kararmamıştı, ama kararması yakınlamıştı. Bu saatler, Maren'in söylediğine göre köylülerin en çok hareket ettiği zamanlardı. Ama yukarıdan görebildiğimiz kadarıyla, köydeki evlerin ancak yarısında hareket vardı. Diğerlerine giren çıkan yoktu. Bu normal bir durum değildi. Maren bana uzaktan evini gösterdi. Orada yaşayan birileri var görünüyordu. Artık hava kararınca, köye girmeye karar verdik ve korkarak, Maren'in çocukluk arkadaşı Elber'in evine gittik.
Elber bizi dışarı bekletmeden alır diye umarak, kapısını çaldık. Kimin açacağını da bilmiyorduk ya. İçeriye seslenmeden, üçüncü kapıyı çalışımızda kapı açıldı. Açan Elber'di. Maren çok sevindi, Elber de. Sarıldılar birbirlerine, ben de gülümseyerek ve rahatlamış olarak onları izledim. Bizi hemen içeri aldılar. Elber'in erkeği gülümseyerek karşıladı ve el sıkışarak tanıştık. Evde, Elber ve erkeği dışında artık bir genç oğlan olan oğulları vardı. Diğer çocukları, Ostron istilasında ölmüş. Oğulları özellikle bana dışlayıcı gözle bakıyordu. Sanırım, Sudronlu olduğumu anlamıştı.
Elber, Maren köyden ayrıldıktan sonraki iki yılda yaşananları bir çırpıda anlattı. Önce Ostronlular, köylülere fazla saldırmamışlar, öncelikle kralın muhafızlarını ve şatoyu etkisiz hale getirmek için akınlar düzenlemişler. Tabii bu akınlarda da, köyden zarar görenler olmuş. Kralın muhafızları, yeteri kadar destek vermediklerini iddia ederek, bazen köylülere de saldırmışlar. Böylece, Ostronlulardan önce, kendi kanlarından kral muhafızlarının darbesini yemiş köylüler. Aslında çok direnememiş kral ve muhafızları, sadece şatonun köprüsünü geçmeleri biraz zaman almış. Daha sonra, kral, ailesi ve muhafızlarını tamamını öldürmüşler. Hizmetçileri köye salarak, yaşananları anlatılmasını istemişler. Köyün üçte birisine yakını ayrılmıştı zaten. Köylüler, kendilerine bir faydası olmayan kralın gidişine üzülseler mi, sevinseler mi bilememişler. Sonra Ostronlular, kış mevsimi olduğu için hasat mevsimi geçmişti, o sene vergi almadılar. Bir takım Ostronlular yerleşti, boşalan köylülerin evlerine. Ancak bu yeni köylüler, hem Nordon şartlarında yaşamayı beceremiyorlarmış, hem de Nordonlular kadar çiftçilik ve hayvanlara bakma konusunda yetersiz kalıyorlarmış. İlk sene sonunda, Nordonlular eski düzenine kavuşur gibi olmuşlar, ama yeni gelen Ostronlular ile Nordonlular arasında gerilim başlamış. Bunun üzerine, Ostronlular köye devriye muhafızlar göndermişler. Aslında devriye muhafızlar da, özellikle Ostron'un zor kış şartlarında pek bir şey yapmamışlar. Sadece dönüşümlü olarak ev ziyaretlerine gidip, kendilerini ağırlatmışlar. Tabii evin kadınlarıyla da ilgilenerek. Bu esnada olan tartışmalarda, birkaç Nordon ailesi de Ostronlu muhafızların gazabından kurtulamamış. Ostronlular madencilik, demircilik ve ticaretle uğraştıkları için, Nordon'u sadece erzak ve vergi deposu olarak görüyorlarmış. Gelen azınlıktaki Ostronlular da, sadece Nordonluları kontrol altında tutmak içinmiş. Zaten, birkaç Ostronlu aile geri dönmüş bile.
Elber bize güzel yemek ve içki ile ağırladıktan sonra, biz de kısaca başımızdan geçenleri anlattık. Elber, benim Sudronlu olduğumdan zaten şüphelendiğini söyledi. Elber'in erkeği önemsemedi, benim Sudronlu olmamı. Oğulları hala biraz mesafeliydi.
Yemekten sonra ateşin önünde sohbet etmeye devam ettik. Elber'in erkeği, bu sene hasat sonrası değişim gecelerini yapamadıklarını anlattı. Maren ona, "Beni mi özledin yoksa" diyerek takıldı. Maren üstünkörü anlatmıştı, hasat sonrası değişim gecelerini. Elber'in erkeği ile Maren'in birbirlerine kur yaptığını hissettim. Misafir olarak ikisine de gülümsedim. Ancak Maren'i sahiplendiğim için kıskanıyordum. Maren benim bakışlarımdan rahat olmadığımı anladı. "Bence bugün yorgunuz. Karan'ın pek fazla enerjisi kaldığını sanmıyorum. Sadece yatıp uyusak daha iyi olur" dedi. Elber şaşırdı. Acaba Maren kendisi mi istemiyordu, yoksa Karan'ı mı bahane etti diyerek bana baktı. Aslında Elber'in bakışı beni tahrik etmişti. Ama bir yandan Elber'in erkeğinin Maren'e bakışını da sevmemiştim. Aslında benimki kıskançlıktandı. Maren'e yaklaşıp ona sarıldım. O zamana kadar Maren anaç tavırlarıyla bana karşı baskındı. Şimdi ona sarılarak, sanki onunla sevgiliymişiz gibi göründük. Baştan beri ona karşı ilgimin karşılığını ilk kez alıyormuşum gibi hissettim.
İki tarafın da anlatacağı çok şey olduğu için sohbetimiz uzun sürdü ve normalde olduğundan daha geç yattık. Elber'in nispeten büyük çocukları ise uykuya dayanamayıp, birbirlerine sarılarak uyumuşlardı. Elber'in çocuklarının arkasından Elber ve erkeği, sonra biz sırayla uzandık. Şöminede ateş sürekli yanmasına rağmen, şömineden biraz uzaklaştığımız için üstümüzü örterek ancak ısınabiliyorduk. Ve tabii ki gayrı ihriyari olarak birbirimize sokuluyorduk. Aslında ilk yattığımızda Elber'in erkeği benim yanımdaydı ve ben Maren'e doğru dönerek ve ona sokularak uyumuştum. Gece sanırım Elber veya erkeği kalktığı için, tekrar yattıklarında bu sefer ters tarafa dönüp Elber'e sarılırken uyandım. Sarıldığımın Maren olduğunu mu düşündüm bilmiyorum, hatta ereksiyon olmuş sikimle ona kerkindim. Uyandığımda Elber'i farkedince utandım. Ama Elber gülümsüyordu. Artık gece boyunca ne yaptıysam.
Sabah, eğer köye gelirsek nasıl bir hayat kurabileceğimizi konuştuk. Elber, iki senedir normalden fazla yer ekerek, fazladan erzak biriktirebildiklerini. Çok yorucu olmasına rağmen, iki kıştır erzak sıkıntısı yaşamadıklarını anlattı. Zaten Ostronlular yetersiz hasat yaptıkları için Ostron vergicileri, hesapları tam yapamıyorlarmış. Elberler de fazladan erzağı saklamanın yolunu bulmuşlar, boş evlerde gizli yerlere dağıtarak. Elber, eğer köye dönersek, erzak konusunda yardımcı olacağını söyledi.
Yalnız bir sorun vardı, Ostronlular köydeki herkesi kayıt ediyorlardı. Bizim de kayıt olmamız gerekiyordu, kadın ve erkekler evlilik yaptırıyorlardı. Elber benim hem Maren, hem de Arten'le bir arada evli olamayacağımı, birini seçmem gerektiğini söyledi. Maren de, "Ben daha yaşlıyım, Arten'le evlenir. Ben de onların evinde yaşarım. Kadının annesine bir şey diyemezler ya" diyerek çözüm önerdi. Elber onayladı.
Daha sonra köye yeni gelmişiz gibi, Ostron muhafızını aradık köyün çevresinde. Ona, köye tekrar geri taşınmak istediğimizi söyledik. Eski evimizi sordu muhafız. Maren işaret etti. Muhafız orasının dolu olduğunu, boş evlerden birine geçebileceğimizi söyledi. Sonra evli olup olmadığımızı sordu. Ben de, Maren'in karımın annesi olduğunu; karımın çocuklarımızın yanında olduğunu anlattım. Muhafız, kayıt defterini çıkararak, isimlerimizi kaydetti. Kısaca köyün yeni kurallarından bahsetti. Zaten Elber anlatmıştı bize. Muhafız, köye yeni birinin gelmesinden memnun gibiydi. Sanırım, ne kadar çok köylü, o kadar çok vergi toplayabileceğini düşünmüştü.
Maren'le çok geç olmadan vadiye dönüp, dönüş hazırlıklarına başlamamız gerektiğine karar verdik. Vadiye gece karanlığında ulaşabildik. Arten bizi endişe ile bekliyordu. İki çocukla, kendi başına idare edebilmişti. Arten'e anlattık durumu. Benimle evli olma konusu hoşuna gitti. Maren, o gece bizi birbirimize bıraktı. Bebeklere rağmen Sudron usülü çırılçıplak seviştik. Maren bebeklere bakarken, Arten'le sevişmemizi dikkat
Vadiden taşınmak kolay olmayacaktı. Birkaç sefer sürdü taşınmamız. Eşyaları bırakma ve onları emanet etme konusunda, Elberler bize yardımcı oldu. Kış neredeyse başlamıştı. Yeni evin, yeni düzenini kurmak oldukça yorucuydu. Hayatımızda yeni bir dönem başlayacağı için, üçümüz de bir yandan heyecanlıydık. Ostron hakimiyetindeki, yeni Nordon köyündeki hayatın nasıl geçeceğini biz de bilmiyorduk.
Nordon'a yerleştikten yaklaşık iki hafta sonra, dışarıda yaklaşan bir at sesini duymamızın arkasından kapı çalındı. Zırhlı bir muhafız vardı kapıda ve dışarısı soğuktu. Elber'in anlattıklarından, muhafızın bizde geceyi geçirmek üzere geldiğini biliyorduk. Muhafız, metalik kaskın altından boğuk bir sesle konuşuyordu. Biz her ihtimale karşı tedirgin davranıyorduk. Muhafız içeri girdikten sonra, ona yemek ikram etmek istedik. İstemedi ve kaskını çıkardı. Kaskını çıkarınca, Maren, Arten ve ben şok olduk. Çünkü, muhafız bir kadındı ve Nordonlu'ydu. Saçları omzundan biraz yukarıda, küt kesilmişti. Derin gri gözleri sarı saçlarını tamamlıyordu. Maskülen zırhın arkasında bir kadının olması ayrı şaşırtmıştı bizi, Nordonlu olması ayrı şaşırtmıştı. Muhafız, zırhlarını çıkarırken oldukça candan konuşuyordu. O da Nordon'un başka bir köyündenmiş, ismi Olben'miş. Ostronlular kral ve muhafızlarını yokettikten sonra, özellikle kışa doğru hemen hemen bütün Ostron askerleri geri dönmüş. Bu soğuk kışta, devriye yapacak asker bulmakta zorlanmışlar. Çareyi, işbirliği yapacak Nordonlu muhafız yerleştirmekte bulmuşlar. Şu an devriye gezen muhafızların yarıya yakını Nordonlu'ymuş ve onun gibi birkaç tane daha kadın muhafız varmış. Kadın muhafızları, kocası Ostronlulara savaşta yardım ederken ölen kadınlardan seçmişler. Bir süre, Ostronlu kadınların arasında eğitmişler ve görev yerlerine göndermişler. Nordonlularla fazla yüz göz olmasın diye de, sürekli köylerini değiştiriyorlarmış.
Olben bunları anlatırken, zırhlarını tamamen çıkarmıştı. Arten içki ikram etti. Ona hayır diyemeyeceğini söyledi. Biz de buraya daha yeni tekrar geri döndüğümüzü ve vadiyi kısaca anlattık. Olben vadideyi evi biliyormuş, ama orada birisinin yaşayabileceğini hiç düşünmemiş. Olben içtikçe samimileşiyordu. Bu zırhların ne kadar zor olduğunu, içinde ne kadar da çok koktuklarını, ama muhafız olarak içinde olmak zorunda olduklarını anlatıyordu. Maren, eski Nordon muhafızlarının ona yaptıklarını anlattı. Olben de, aynı şeyleri yaşadığını ve maalesef bu yeni muhafızların da aynı şeyleri yaptığını anlattı. Bu yüzden, Nordon köylüleri kadın muhafızlara çok güveniyorlarmış ve saygı gösteriyorlarmış. Arten, isterse sıcak su hazırlayabileceğini ve temizlenebileceğini söyledi, Olben'e. Olben şaşırdı, "Bunu hiç teklif eden olmadı ama fena fikir değil. Gittiğimiz evlerde yıkanmak pek mümkün olmuyor, kendi özel hayatımız da neredeyse yok." diye cevapladı. Evdeki sular yetmeyeceği için, bir kaç kova su getirdim. Bu arada, Arten sıcak suyu hazırlamıştı bile. Maren de tahta tekneyi getirmişti. Olben, rahat bir şekilde soyunmaya başladı. Dinç vücudunda memeleri de belirgindi, meme uçları açık pembe olmasına rağmen dikliğiyle dikkat çekiciydi. Önce koltuk altında kıl olmaması dikkatimi çekti ama önemsemedim. Sonra uzun donunu indirince amının da bir kız gibi dümdüz kılsız olmasına benimle beraber, Arten ve Maren de çok şaşırdı. Maren kekeleyerek, "Eee, şey.. buranızda hiç çıkmadı mı kıl?" diye sordu. Kadın kahkaha attı, "Ostronlu kadınlardan öğrendim. Onlar yapışkan reçineyi kaynatıp, koltuk altındaki ve bacak aralarındaki kılları alıyorlar. Sanırım Ostronlu erkekler böyle seviyor" diye açıkladı. Ben de gayrı-ihtiyari, "Ama güzel yalanır" deyince kadın dikkat kesildi. "Sence güzel mi böyle?" diye sordu gülerek. Ben Maren ve Arten'e bakıp, "Ummm.. hiç denemediğim için bilemeyeceğim. Uzaktan güzel görünüyor" dedim. Maren de, Arten de, normalde pek kıskanmadıkları halde, kendilerinde olmayan bir özellik olduğu için imrenerek baktılar.
Arten kadına, sıcak suyu ılıştırarak vererek yıkanmasına yardımcı oldu. Kadın tahta yıkanma teknesinden inerken, bana dönerek "Çok mu farklı görünüyorum" dedi. Maren ve Arten'e bakarak, utandım. Neticede ikisini de seviyordum. Onların tepkisini çekmek istemedim. Arten giyinmesine yardım ederken, keşke ben olsaydım diye içimden geçirdim.
Kadına güzel bir yatak hazırladık. Ben Maren ve Arten'in ikisinin arasına yattım. Bebeklerin olması gece uykularımızın bölünmesine sebep oluyordu ve o esnada ben de eşlik etmeye çalışıyordum. Olben çok yorgun olmalıydı ki, gece biz ayaklandığımızda bile uykusu bölünmedi. Bebekler özellikle Arten'i çok yoruyordu. O gece Olben'i gördükten sonra çok azmıştım. Arten bebekleri uyuttuktan sonra ona sırnaştım. Eskiden Arten bana sırnaşırdı. Şimdi ben ona sırnaşmaya başlamıştım. Bebekler uyumasın diye sessizde yakınlaşmaya çalışıyordum. Arten de, hem bebekler, hem de misafirimiz Olben uyanmasın diye dikkatli olmaya çalışıyordu. Onu öpmelerime ve sarılmama fazla direnemedi ve ateşin önünde sevişmeye başladık. Çıplaklıkla sorunu olmamasına rağmen tamamen çıplak sevişmeye, öteden beri gelen tabuları nedeniyle çekiniyordu. Ateşin sıcaklığı birbirimizin sıcaklığı ile kavuşuyordu. O kadar yavaş ve o kadar sessiz sevişiyorduk ki, Arten'in bölünmüş uykusundan çalıyordum. En sonunda bacaklarımız lotus pozisyonunda ateşin önünde birleştik. Neredeyse o şekilde birbirimize kenetli uyuyakalacaktık. Bir süre sonra üşüyeceğimizi bilmese idik, o şekilde sonsuza kadar kalabilirdik. Hemen giyindik, birbirimize sırnaşarak sarıldık ve bebeklerin tekrar uyandırmamasını umarak uykuya daldık.
Sabah, Olben hepimizden önce uyanmıştı. Kıyafetlerini ve zırhlarını kuşanırken uyandık. Onun evden ayrılacak olması bizi mahzunlaştırdı. Sanki o hep bizde kalıyormuş gibiydi. Sabah bizimle birşeyler yemeden bile gidecekti. Gece onu güzel ağırladığımız için teşekkür etti. Görünüşü artık, dün geceki candan kadın değildi. Sonra kadın, bize güvenip güvenemeyeceğini bilmediğini, ama sonuçta bizim de Nordonlu olduğumuzu bildiği için, anlatması gereken şeyler olduğunu söyledi.
Ve anlatmaya başladı. Nordon köylüleri ile Ostron'dan gelenler arasında gerilim her geçen gün artıyormuş. Ostron askerleri, bu kadar uzak bir yere gelip gitmekten yorulmuşlar. Muhafız kadın, "Eğer iyi organize olursak, Ostronluları köylerimizden uzaklaştırır ve kendi güvenliğimizi kurabiliriz" dedi. "Peki, ya silahlar?" diyecek oldum. "Gizli ve dikkatli olmak kaydıyla silah ayarlamak kolay" dedi. "Kimler biliyor bu planınızı" diye sordu Maren. Muhafız kadın, bu köye ilk defa geldiğini, gittiği köylerde birer köylüye görev verdiğini, olayın içinde bir muhafızın olduğunun bilinmemesini istediğini anlattı. "Eğer köylüler birlik olup hareket ederlerse, Nordon kökenli diğer muhafızlar da yardım ederler" diye de ekledi.
Kadının anlattıklarını aslen Nordonlu olmamama rağmen ben de heyecanla karşıladım. Eğer birlik olursak başarabilirdik. Tek ihtiyacımız olan cesaret ve bir lider idi. Sanırım liderimiz, Olben olacaktı